Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

Türk Edebiyatı Dönemleri 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Türk Edebiyatı Dönemleri 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Türk Edebiyatı Dönemleri Empty Türk Edebiyatı Dönemleri

Perş. Şub. 26, 2009 4:59 am
» İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı


A. Sözlü Edebiyat

Destan, koşuk, sagu, atasözleri (savlar) bu dönem ürünleridir.
Koşuklarda aşk ve doğa, sagularda ölüm, destanlar da ise kahramanlık
konuları işlenmiştir. Bunlarda nazım birimi dörtlük, ölçü ise hece
ölçüsüdür.

Ulusal Türk Destanları

Saka Türklerinin Destanları: Alp Er Tunga Destanı ve Şu Destanı.

Hun Türklerinin Destanı: Oğuz Destanı (Oğuz Kağan Destanı).

Göktürklerin Destanları: Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı.

Uygur Türklerinin Destanları: Türeyiş Destanı, Göç Destanı.

B. Yazılı Edebiyat

Türklere ait en eski metinler 8. yy. ürünleri olan Göktürk
Yazıtları’dır. Bu yazıtlar ilk olarak 1893 yılında Danimarkalı bilgin
Thomsen tarafından okunmuştur. Bu dönemde Göktürkçe ve Uygurca
kullanılmıştır.
----------------------------------------------------------------------

» İslamiyet Sonrası Türk Edebiyatı


A. Anadolu Dışında Verilen İlk Ürünler

Kutadgu Bilig: Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır. Eserin adı
“Mutluluk Veren Bilgi” anlamına gelir. Didaktik bir eserdir. Eserde
aruz ölçüsü kullanılmıştır.

Divan ü Lügati’t Türk: Kaşgarlı Mahmut tarafından 11. Yüzyılda yazılmış
bir sözlüktür. Türkçe sözcüklerin Arapça karşılığı açıklanmıştır.

Atatbetü’l Hakayık: 12. Yüzyılda Edip Ahmet Yükneki tarafından Hakaniye
lehçesiyle yazılmıştır. Gerçeklerin Eşiği anlamına gelir.

Divan-ı Hikmet: Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır. Bu yapıtın,
Anadolu’daki tasavvufi halk edebiyatına etkisi çok büyüktür.

Muhakemetü’l Lügateyn: 15. Yüzyılda Ali Şir Nevai Türkçenin zenginliğini
kanıtlamak amacıyla yazılmıştır.

Şeçere-i Türki: Ebulgazi Bahadır Han’ın dokuz bölümde Türk tarihini
anlattığı bir kitaptır.
----------------------

B. Anadolu’da Gelişen Türk Edebiyatı

Halk Edebiyatı: Halk edebiyatında düzyazıdan çok şiir görülür. Halk
edebiyatı sözlü edebiyattır. Şiirler saz eşliğinde doğaçlamayla (o
anda) söylenir. Şiirler işlenen konulara göre, güzelleme, koçaklama,
taşlama; biçimlerine göre koşma, mani, semai, türkü gibi adlar alırlar.
Dil, halkın konuştuğu Türkçedir.

Aşık Edebiyatı: Sanatçısı bilinen, din dışı konuların işlendiği
edebiyattır. Aşık edebiyatının temsilcileri: 16. Yüzyılda Köroğlu, 17.
Yüzyılda Karacaoğlan, Ercişli Emrah, 18. Yüzyılda Gevheri, 19. Yüzyılda
Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, 20. Yüzyılda Aşık Veysel.

Tekke Edebiyatı: Sanatçısı bilinen, Tanrı, insan, evren konusunu
tasavvufi bakışla irdeleyen edebiyattır. Kurucusu 12. Yüzyılda yaşayan
Ahmet Yesevi’dir. Yunus Emre, Hacı bektaş Veli, Kaygusuz Abdal, Pir
Sultan Abdal tekke edebiyatının temsilcilerindendir.

Ortak Edebiyat: Yaratıcısı bilinmeyen, ağızdan ağıza yayılan ürünlerin
oluşturduğu bir edebiyattır. Ortak edebiyatın ürünleri, halk masalları,
halk hikayeleri (Dede Korkut Hikayeleri), efsaneler, mani, türkü, ağıt,
bilmece, atasözü, fıkralar ve ninnilerdir.

II. Divan Edebiyatı
Türklerin Arap-Fars etkisiyle oluşturdukları edebiyattır. Divan
edebiyatında dil Arapça ve Farsçanın etkisiyle oldukça ağırlaşmıştır.
Şiirler aruz ölçüsü ile yazılmıştır. Arap ve Fars edebiyatından alınan
şiir biçimleri kullanılmıştır.
----------------------------------------------------------------------

Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı (19. yy- )

Tazimat Edebiyatı

Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı,
yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin
duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân
edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin
dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde
değerlendirilebilir.

19. yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman,
hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye
girdi. Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu
değişti. Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri,
batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile
tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi. Sosyal,
ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da
yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti.

1. Tanzimat Devri Türk Edebiyatı

Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar.
Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi
olarak 1860 gösterilebilir. Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya
başlayış tarihidir.

Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış;
önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde
eserler verilmiştir.

Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir
edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların
hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile
örnekler yazmışlardır. Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda
tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir.

Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır.

Gazete

Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî
bir gazete idi. Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill
tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı.

İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir.

Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar. Bunların
dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871),
Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar.

Hikâye ve Roman
Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşilaşir. Yusuf Kâmil Paşa
Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder. İlk yerli
roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-i Talât ve Fitnat (1872)’ıdır. İlk
hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir.

Tiyatro

İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adli, iki perdelik, komedi
türündeki eseridir. Eserde görücü usulü ile yapilan evliliklere
gönderme yapılır.

Şiir
Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür. Şekil olarak divan
şiirine bagli kalinmiş, fakat konu bakimindan hem eski terk edilmiş hem
de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir. Aruz ölçüsünün yaninda
az da olsa hece kullanılmıştır.

Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanilarak hak. Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramlari işlenmiştir.

Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi-
edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba
ayrılır:

a. Birinci Dönem (1860-1876 arası)

1860-1876 yillari arasinda Tanzimat edebiyatinin birinci dönem
temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi,
Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dir.

Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir. Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikire önem verilmiştir.

Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamiştir. Hece vezni ve
halk edebiyati da savunulmuş ama sözde kalmiştir. Divan edebiyatina
tümden karşi çikilmiş ve agir bir dille eleştirilmiştir. Fransiz
edebiyati örnek alinarak romantizmden etkilenilmiştir.

Roman, tiyatro, makale gibi batidan alinan türler ilk defa bu dönemde kullanilmiştir.

Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Kölelik ve
cariyelik, romanlarda sikça işlenmiştir. Romanlar teknik bakimdan
oldukça zayiftir. Yer yer olaylarin akişi kesilerek okuyucuya bilgiler
verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapilmiş, tesadüflere sikça yer
verilmiştir.

Edebiyatçilar edebiyatin yaninda devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir.

Dönemin Edebiyatçıları

Şinasi (1826-1871): Türk edebiyatinda yeniliklerin öncüsüdür. 1860’ta
Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı.
İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair
Evlenmesi) o yazdı. Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı. La
Fontaine’den fabllar tercüme etti. Lamartin’den de manzum çevirileri
vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı. Nesirlerinde dili sade;
şiirlerine ise ağırdır. Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit
Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan
şiirindekinden daha abartılıdır. O, başarılı bir şair ve yazar
olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle
edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır.

Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri),
Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i
Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)

Ziya Paşa (1829-1880): Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı
edebiyatına yönelmiştir. Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde
eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler
yazmıştır. En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir.

Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve
Inşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadigini, asil şiirimizin halk
şiiri oldugunu söyleyen şair, eski şiir gelenegini sürdürmüş,
Harabat’ta âşik şiirini eleştirmiştir. Bunun yaninda sade dilden
yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir. Bu onun içinde bulundugu
bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de gelenegi devam
ettirmektedir.

Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Paşa/Eş’ar-ı
Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar),
Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri
vardır. Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için
yazmıştır. Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatıraları.

Namık Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatının en hareketli ve
heyecanlı ismidir. Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok
nesirleri ile tanınır. Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan
şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını
işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu
konuları içerir.

Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış,
gazeller, kasideler yazmıştır. Fakat o da sonradan divan edebiyatını
eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı
yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur.

Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal
çıkarmaya başladı. Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak
orada Hürriyet gazetesini çıkardı. İstanbul'a döndükten sonra İbret
gazetesini çıkardı.

Eserlerinde romantizmin etkisi görülür. Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür.

Eserleri: İntibah: İlk edebî roman. Cezmi: İlk tarihî roman. Tahrib-i
Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını
eleştirmek için yazmıştır. Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri. Vatan
Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun. Gülnihal: oyun. Onun
en başarılı tiyatro eseridir. Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara
Belâ: oyun, Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih

Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat,
iktisat alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat yapmak için değil,
okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.

En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir. Asıl ilgi
alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir. Otuz altısı roman
olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından
çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih...

Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta
romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.

Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler...
Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet

Şemsettin Sami (1850-1904): Dil alanındaki eserleri ile tanınır.
Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli
eserlerdendir. Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri
Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
Sefiller: Hugo’dan çeviri.
Robenson Cruose: çeviri roman

Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en
önemli isimlerindendir. Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir.
Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri
sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir.

Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir. Tarih ve dil
alaninda da eserleri vardir. Ebulgazi Bahadir Han’ın Şecere-i Türk’ünü
Çağataycadan çevirmiştir.
Lehçe-i Osmanî: sözlük
Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası
Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır.

b. İkinci Dönem (1876-1896 arası)

1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri
Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve
Nabizade Nazım'dır. İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları
birincilerden farklıdır. İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla
eserler verilmiştir. Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı
davranmasıdır.

Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya
konmuştur. Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum
meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir. Birinci dönem
sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem
sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir. Bu yüzden dilleri
daha ağırdır. Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin
etkisi vardır.
Detone
Detone

Türk Edebiyatı Dönemleri 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Türk Edebiyatı Dönemleri 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Türk Edebiyatı Dönemleri Empty Geri: Türk Edebiyatı Dönemleri

Perş. Şub. 26, 2009 4:59 am
Dönemin Edebiyatçıları

Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914): Şiir, roman, hikâye, tiyatro,
eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir. Şiirlerinde
hüznü ve elemi işlemiştir. Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü
duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları
arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları
arasındadır. Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında
etkili olmuştur. Edebiyatta yenileşmeden yanadır. Muallim Naci ile
aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur.

Eserleri

Nağme-i Seher: Şiir
Yadigâr-ı Şebab: Şiir
Pejmürde: Şiir
Zemzeme: Şiir. Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî
eleştirileri vardır. (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşilik
vermiştir.)
Muhsin Bey: Hikâye
Şemsa: Hikâye
Araba Sevdasi: Roman. Realizmin etkisiyle yazilmiştir ve bati hayranligi yolunda düşülen garip durumlari eleştirir.
Çok Bilen Çik Yanilir: Komedi
Afife Anjelik: Tiyatro
Vuslat: Tiyatro
Atala: Tiyatro
Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir.
Samipaşazade Sezai (1860-1936)
Batili tarzda hikâyeleri ve bir romani vardir.
Sergüzeşt adli romani realizme dogru atilmiş bir adimdir.
Küçük Şeyler adli hikâye kitabi Fransiz realistlerinin sanat anlayişlarina uygundur.
Rumuzul-edeb, bazi makale, hikâye ve sohbetlerini içerir.
Romantik özellikler taşiyan şiirler de yazmiştir.
Şiir isimli bir de piyesi vardir.
“İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve
hatıraları vardır.

Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937): Edebiyatta batılılaşmanın asıl
ihtilâlcisidir. Şair-i Azam olarak bilinir. Kurallara uymayan, batı
şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini
bitiren o olmuştur. Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek
öğrenmiştir. Sanatında romantik etkiler vardır. Zengin bir lirizm
bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir.
Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli
özellikleridir. Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir
yer tutar. Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği
konulardır.

Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam...
Yirmiye yakın tiyatrosu vardır. Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri
yazmıştır. Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler,
periler de rol alır. Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları
işlemiştir. Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür. Hepsi de
dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur.
İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır. Tarık, Finten, Eşber, Nesteren,
Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir.

Nabizade Nazım (1862-1893): Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve
natüralizmin temsilcisidir. Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu
ilk hikâyedir. Köy romanı olarak bilinir. Köy hayatı tam bir realizmle
yansıtılmıştır. Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir. Eserde tasvir ve
tahliller geniş yer tutar.

Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa
Muallim Naci (1850-1893)
Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir. Eski-yeni konusunda Recaizade
ile aralarında tartışmalar olmuştur. Naci göze hitap eden kafiyeyi
savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur. Tartışma
konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup
olmadıklarıdır. Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı
şiirler yazmıştır.

Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle
Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye
Sözlüğü: Lûgat-ı Naci

Ara Nesil (1880-1896)

Tanzimat edebiyatının ikinci kısmı ile Servet-i Fünun arasında kalan
dönem. Bu nesil Servet-i Fünun’un hazırlayıcısıdır. En çok Recaizade
Mahmut Ekrem’in ve Muallim Naci’nin etkisinde kalmışlardır. Bu dönemde
eski-yeni tartışmaları yaşandı (Ekrem-Naci). Natüralizm bu dönemde
edebiyatımıza girdi ve tartışıldı (Natüralizmi Beşir Fuat savundu).
Serbest müstezat ve sone kullanıldı. Cümlelerin bir tek dizede bitmesi
anlayışı terk edildi. Yeni terkipler ve kelimeler bulundu. Kafiyesiz
şiirler de yazıldı. Kulak için kafiye denendi.

Dönemin Sanatçıları

Abdülhalim Memduh, Ali Ferruh, Ali Kemal, Ali Nusret, Andelib Mehmet
Faik Esad, Beşir Fuad, Fatma Aliye, Fazlı Necib, İsmail Safa, İsmet
Bey, Mehmed Celâl, Menemenlizade Mehmed Tahir, Nabizade Nazım.

Bu dönemde elliye yakın çıkan mecmuadan birkaçı:

Bahçe, Şark, Hazine-i Evrak, Mecmua-i Âşâr-ı Edebiye, Mecmua-i
Ebuzziya, Hafta, Âfak, Güneş, Berk, Gayret, Risale-i Hafi, Nokta,
Servet-i Fünun (1928’den sonra Uyanış adıyla), Mekteb, Hazine-i Fünun
Malûmat, Resimli Gazete...
Detone
Detone

Türk Edebiyatı Dönemleri 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Türk Edebiyatı Dönemleri 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Türk Edebiyatı Dönemleri Empty Geri: Türk Edebiyatı Dönemleri

Perş. Şub. 26, 2009 4:59 am
2. Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)

Servet-i Fünun, daha önce Ahmet İhsan tarafından çıkarılan bir fen
dergisidir. Recaizade, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i
getirir. Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyati Avrupa ruhu ve teknigi
içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yillari arasinda, Servet-i
Fünun dergisi etrafinda, Recaizade önderliginde toplanan yeni nesille
ikinci bir hamle yapmiştir.

Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf,
Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir,
Hüseyin Suat oluşturur. Sonradan Halit Ziya da bu gruba katilmiştir.
Dönem, 2. Abdülhamit’in istibdat dönemidir. Dönemin bu özelliği
sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları,
içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini,
melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara
değinmemişlerdir. Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir. Bunda
Recaizade’nin büyük etkisi vardır.

Servet-i Fünuncu ve Edebiyat-ı Cedideciler denilen grup, Fransız
edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye
çalışmışlardır. Fransız realizmi örnek alınmıştır. Tanzimat döneminde
başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade
Türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere
yeniden itibar edilmeye başlanmıştır.

Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir
prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise Tanzimat’ın ikinci
dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir.

Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir.
Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve
konularda büyük yenilikler yapılmıştır. nazmı nesre yaklaştırmışlar,
beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır. Bir cümle
birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir.

Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest
müstezat çokça kullanılmıştır. Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir.
Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir.
Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk
örnekleri bu dönemde şekillenmiştir.

Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin
tabakaya aittir. Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden
etkilenmişlerdir.

Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete...

Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı
eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları, Şiirde
Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif; Roman ve hikâyede
Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet
Müftüoğlu'dur.

Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler
verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar
İstanbul'u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını
desteklemişlerdir. Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasıyla
topluluk da dağılır.

Dönemin Sanatçıları

Tevfik Fikret (1867-1915): Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire
yönelmiştir. Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir. Ilk
şiirlerinde ferdî konulari (aşk, acima, hayal kirikligi...) işler
topluluktan ayri yazdigi şiirlerde toplumsal konulara yönelir. Bu
anlayişla yazdigi şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlik,
bilim, fen ve tekniktir. Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un
Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler. Sanatının bu ikinci
döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar,
hatta İstanbul'a dahi küfreder (Sis).

Fikret, aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Serbest müstezadı
geliştirerek serbestçe kullanmıştır. İlk dönemde dili oldukça ağırdır.
Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır. Ahenge büyük önem verir. Şiirlerinde
şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür. “Şermin”, onun çocuklar
için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir.

Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru

Cenap Şahabettin (1870-1934): Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra
en önemli şairidir. Asil meslegi doktorluktur. Ihtisas için gittigi
Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenerek sembolizmi yakından takip etmiş
ve bu akımdan etkilenmiştir. Şiirde kelimeleri müzikal değerlere göre
seçerek kullanır.

Dili oldukça ağırdır. Bilinmeyen Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar
kullanır. Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar. Serbest müstezadı çok
kullanmıştır. Aynı şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanmıştır. Aşk ve
tabiat değişmez konularıdır. Sanatı, sanat, hatta güzellik için
yapmıştır. Bolca semboller kullanmış, tabiatla iç dünyanın
kompozisyonunu çizmiştir.

Düz yazıları da vardır: Hac Yolunda, onun gezi yazısıdır.
Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir.
Diğer nesirleri:
Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri)
Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi)

Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945): Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede
en ünlü edebiyatçısıdır. Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu
vardır. Batılı anlamdaki ilk romanları yazmıştır. Realizmden
etkilenmiştir. Romanlarında aydın kişileri anlatır. Mai ve Siyah’taki
Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir. Kahramanları
yaşadıkları çevreye uygun anlatır ve ruh tahlillerine önem verir.

Hikâyelerinde Anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına,
romanlarında yalnız İstanbul'a yer verir. Anı ve mensur şiir türünde
eserleri de vardır.

Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile...
Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair...
Hatıraları: Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye

Mehmet Rauf (1875-1931): Servet-i Fünun romanının ikinci önemli
ismidir. Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardır. Romantik
duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir. Sosyal hayata pek yer
vermemiştir. Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır.
Romanlarında psikolojik tahlillere önem vermiştir. Dili sadedir.

En önemli eseri Eylül’dür. Roman edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman
olarak bilinir. Konusu yasak aşktır. Şahıs sayısı azdır. Psikolojik
tahliller başarılıdır.

Romanları: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası.
Hikâyeleri: Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Üç Hikâye, Hanımlar Arasında, Menekşe.
“Siyah İnciler” ise mensur şiirlerinden oluşur.
Detone
Detone

Türk Edebiyatı Dönemleri 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Türk Edebiyatı Dönemleri 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Türk Edebiyatı Dönemleri Empty Geri: Türk Edebiyatı Dönemleri

Perş. Şub. 26, 2009 5:00 am
3. Fecr-i Âtî Topluluğu (1909-1912)
1901’de, Servet-i Fünun mecmuası etrafında, kendilerine Fecr-i Âtî
adını veren yeni bir nesil toplanmıştır. Servet-i Fünun topluluğu
dağıldıktan sonra 1909 yılında Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Refik Halit,
Fuat Köprülü,
Ali Canip, Şehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent
gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk oluştururlar.
Topluluk, sanat hayatına bir bildiriyle başlar. Sanatın saygıdeğer ve
şahsi olduğu anlayışını benimserler. Onlar Servet-i Fünun’u batılı
edebiyatı tam olarak oluşturamamakla suçlarlar. Fransız edebiyatını
örnek alırlar. Dilleri süslü, sanatlı, ağdalı ve ağırdır.

Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir. Aşk genellikle hissi ve
romantiktir. Tabiat tasvirleri ise gerçekçi değil, Haşim’de olduğu gibi
şahsîdir. Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha
sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi
akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat
arasında bağ oluşturmuşlardır.

Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali
Ahmet Haşim'dir. Şiire herhangi bir yenilik getirmemişler, Servet-i
Fünun’un devamı olmaktan öteye gidememişlerdir.

Sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığı için 1912’de dağılmışlar, ferdî olarak değişik alanlarda eserler vermişlerdir.

Dönemin Sanatçıları

Ahmet Haşim (1884-1933): Fecr-i Âtî şiirinin en önemli ismidir. Sanat
için sanat yapmıştır. Sembolizmin en önemli temsilcisidir. İşlediği
başlıca temalar tabiat ve aşktır. Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye
önem vermiştir. Lirik bir şairdir.

Tamamen aruzu kullanmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır. En çok serbest
müstezadı kullanmıştır. Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde
anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama
vasıtası değildir. Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın
kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da
kendi hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin
görevindedir.

Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır. Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir.

Haşim’e göre şiirin kaynagi şuuraltidir. Şiirlerinde diş dünyayi,
kişinin iç dünyasinda, ruhunda aldigi şekillerle yansitmaya çalişir.
Diş dünyaya ait
izlenimleri kendi dünyasinda şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çikarir.

Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece,
mehtap, yildizlar, göller, ormanlardir. Şairin şahsinda var olan içe
dönüklük, şiirlerinde realiteden kaçiş olarak ortaya çikar.

Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adli eserlerinde toplamiştir.
Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi.

Refik Halit Karay (1888-1965) Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat
hareketine katılmıştır. Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak
vermiştir. Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır. Sonra da
sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir.

İlk yazılarında günlük hayatı ele almış, sosyal hayattaki
çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla dile getirmiştir. Hayatın
gülünç yanlarını karikatürize etmiştir.

Sade ve temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu
insanının hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır. Gözlem yeteneğinin
üstünlüğü dikkat çeker. Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla
değinmez.

İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini
ortaya kor. Bunu mizah ve eleştiri ile yapar. Hiciv, eserlerinde önemli
bir unsurdur. Şahısları kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatır.
Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya kor.

Romanları: İstanbul'un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Anahtar
Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdığı eseridir).
Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım.
Detone
Detone

Türk Edebiyatı Dönemleri 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Türk Edebiyatı Dönemleri 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Türk Edebiyatı Dönemleri Empty Geri: Türk Edebiyatı Dönemleri

Perş. Şub. 26, 2009 5:00 am
4. Millî Edebiyat Akımı

Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i
Fünun ve Fecr-i Âtî toplulukları büyük hamleler yapmakla beraber ruhta
büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil ve üslûpta Osmanlıcayı
sürdüren, millî kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vücuda
getirmişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışı sırasında, Türk aydınlarının büyük
bir bölümü, ümmete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin
benimsenmesinin, memleketin geleceği için gerekli olduğuna
inanıyorlardı. Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akımları
doğmuş, her sahada millî kimlik arayışları başlamıştır.

Türk dili, Türk vezni, Türk zevki ve kültürü ile millî konuları, millî
ülküleri işleyen Türk edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923
yılları arasında Millî Edebiyat akımı var olmuştur.

Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi,
olduğu gibi kalarak batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki
akımın temelleridir. Bu dönemin bariz özelliği, Türk romantizminin
edebî tezahürlerini göstermesidir.

Cumhuriyet’in kuruluşunu hazirlayan milliyetçilik ideolojisi içinde
dogan Milli Edebiyat akimi Cumhuriyet’in ilk yıllarında en olgun
eserlerini verdi. Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen
sosyal ve iktisadî müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyoloğu
ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver
zümre etkili oldu. Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği
düşünceler başta ****** olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin
dünya görüşünün kaynağını teşkil etti.

Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak
gerektiğine inanan bu nesil yazarları, eserlerinde konuşma dilini
kullandılar.

Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı
Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile
aktardılar.

1911 yılında Selânik’te çıkarılmaya başlanan Genç Kalemler dergisinde
başladı bu çalışmalar. Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve
şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en
önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin (öncü), Mehmet Emin Yurdakul,
Ali Canip (öncü), Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç
Koryürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Refik Halit Karay, Reşat Nuri
Güntekin, Yakup Kadri, Halide Edik Adıvar, Hamdullah Suphi, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Fuat Köprülü, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'dır.

Milli Edebiyat akımının özellikleri, Cumhuriyet’in ilk on yılının da bir özeti
olmaktadır. Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu
şekilde belirtilebilir: Dilde yalınlık (en mühim prensip), Türkçe
karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılması. Yalın (süssüz,
sanatsız, özentisiz) bir dille yazma; İstanbul Türkçesini kullanma.

**Halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma

**Hece ölçüsü

**Konu seçiminde yerlilik

**Konularını hayattan, ülke şartlarından seçme

**Millî kaynaklara yönelme

İslâmcı, Osmanlıcı, gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan bireysel
eğilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük
mevcuttur. Çünkü artık söz konusu olan Millî Edebiyat akımı kavramı
değil, Millî Edebiyat dönemidir. Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915
dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön plânda olduğu roman, hikâye,
tiyatro eseri ve şiirler verilmesini sağlamıştır.

Başlangıçta Fecr-i Âtî roman ve hikâyecisi olan Yakup Kadri
Karaosmanoğlu ve Refik Halit Karay, gerçek kişiliklerini Millî Edebiyat
akımı içerisinde göstermişlerdir.

Fecr-i Âtî topluluğu dışında kalan, İstiklâl Marşı şairi Mehmet Âkif
Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, kendi şiir anlayışlarına göre eserler
veren ve daha sonra Millî Edebiyat akımına katılan şairlerdir.

Gerek Mehmet Âkif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı, şiir dili ile
konuşma dili arasındaki uzlaşmayı sağlamışlar, Türk diline zor uyan
aruzun engellerini ortadan kaldırıp, yaşayan Türkçe ile başarılı
şiirler yazmışlardır.

Dönemin Sanatçıları
Ömer Seyfettin (1884-1920)

Son devir Türk hikâyeciliğinin en önemli isimlerindendir. Yeni Lisan
hareketinin savunucularındandır. Amacı millî şuuru kuvvetlendirmek,
toplum hayatındaki aksak yönleri ortaya çıkarmaktır.

Konularını gerçek hayattan alır. Bu sebeple hikâyeleri realist özellik
taşır. Konuları genellikle tarihî olaylar, çocukluk hatıraları ve
yaşanan günlük olaylardır. Aşk konusunu da bu hikâyelerinde işler.
Kahramanlık, hikâyelerinin önemli konularındandır.

Bazı eserlerinde sosyal hayattaki gülünç özellikleri karikatürize eder.
Türklerin Balkanlar’da uğradıkları zulümleri de konu edinmiştir. Dili
oldukça sadedir ve yalındır. Kurguları oldukça başarılıdır.

Hikâyeleri: Eshab-ı Kehf’imiz, Harem, Efruz Bey, Yalnız Efe, Yüksek
Ökçeler, Gizli Mabet, Beyaz Lâle, Bomba, Bahar ve Kelebekler,

Ziya Gökalp (1876-1924)

Türkçülük cereyanını bir sisteme bağlayan fikir adamı ve bu sistemi
eserlerinde işleyen bir sanatçıdır.Türk milletinin din, dil, ahlâk,
edebiyat yönünden aynı kültürle yetişmiş kişilerden oluştuğuna inanan
Gökalp, eserleriyle Türk milliyetçiliğinin sınırlarını belirlemiş,
millî edebiyatın da fikir yönüyle temellerini oluşturmuştur. Onun
Türkçülük anlayışı, dil, edebiyat, din, iktisat, güzel sanatlar ve
siyaset alanlarını kapsar. Turancılık ideolojisini de savunmuştur.

Edebiyatı, bu fikirlerini yaymak için bir araç olarak kullanmıştır.
Sanat yapma kaygısı yoktur. Şiir ve nesir alanında eserleri vardır.
Destan, masal ve makaleler de yazmıştır.

Dile önem vermiştir. Eserlerini sade bir dille yazmıştır. Türk dilinin
gelişmesi yolunda çaba harcamıştır. Türkçe karşılıkları olan Arapça ve
Farsça kelimelerin atılmasından, Türkçeleşmiş kelimelerin de artık
Türkçe sayılmasından yanadır.

Ona göre millî vezin hece veznidir.

Şiirleri: Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat

Fikrî Eserleri: Türk Medeniyeti Tarihi, Türk Töresi, Türkçülüğün
Esasları, Türkleşmek-Muasırlaşmak-İslâmlaşmak, Malta Mektupları.

Ali Canip Yönten (1887-1967)

Daha önce Fecr-i Âtî’de yer alan sanatçı, daha sonra millî edebiyat
akımının öncülüğünü yapmış, Ömer Seyfettin’le birlikte çıkardıkları
Genç Kalemler dergisinde baş yazarlık yapmıştır.

Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır.

Şiirlerinin hece vezniyle ve sade bir dille yazmıştır. Şiirlerinin bir
kısmını Geçtiğim Yol adı altında yayımlamıştır. Sonraları şiiri bırakıp
edebiyat incelemeleri yapmıştır.

Fuat Köprülü (1890-1966)

Edebiyat tarihi ve tarih araştırmacısıdır.

Türk edebiyatını dönemlere ayıran, bilimsel yöntemlerle inceleyen ilk
araştırmacıdır.

Eserleri: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi,
Türk Saz Şairleri, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar.

Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)

Halkçılık ve milliyetçilik düşüncesini şiirlerinde işlemiştir. Şahsî duygulara ve tabiata pek rastlanmaz.

Şiirleri sosyal faydaya yöneliktir ve didaktiktir. Bu yüzden bir kuruluk göze çarpar.

Hece veznini ve batı edebiyatı nazım şekillerini kullanmıştır.

Dilinin tamamen sade olduğu söylenemez.

Şiirleri: Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Turana Doğru.

Reşat Nuri Güntekin (1889-1956)

Millî edebiyat akımından etkilenen sanatçılardandır.

Şöhretini Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır.

Birçok eserinde Anadolu’yu, Anadolu hayatını ve insanını, batıl inançları,
yanlış batılılaşmayı, insanımızın bilime ve eğitime ihtiyacını işlemiştir.

Mizah öğesine de yer vermiştir.

Romanlarında güçlü gözlemciliğine dayanan bir realizm ve canlı bir
üslûp vardır. Psikolojik tahlillerde de başarılıdır. Eserlerinde
konuşma dili hâkimdir

Roman, hikâye, tiyatro ve gezi yazısı türünde eserleri vardır.

Romanları: Çalıkuşu, Gizli El, Dudaktan Kalbe, Acımak, Eski Hastalık, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü , Damga, Miskinler Tekkesi

Hikâyeleri: Eski Ahbap, Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Boyunduruk

Gezi Yazıları: Anadolu Notları

Tiyatroları: Yaprak Dökümü, Eski Rüya, Hançer, Balıkesir Muhasebecisi, Eski Borç, Gözdağı
Detone
Detone

Türk Edebiyatı Dönemleri 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Türk Edebiyatı Dönemleri 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Türk Edebiyatı Dönemleri Empty Geri: Türk Edebiyatı Dönemleri

Perş. Şub. 26, 2009 5:01 am
Millî Mücadele Dönemi Türk Edebiyatı

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1899-1974)

Üsküdar İdadisi'nde edebiyat ve felsefe öğretmenliği yaptı (1916-17).
İkdam gazetesinde çalıştı. Yeni Mecmua'da Erenlerin Bağından yazılarını
yayımladı (1918-19). Tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kaldı.
Mütareke devrinde İkdam, Dergâh gibi gazete ve dergilerde yazdığı yazı
ve öyküleriyle Kurtuluş Savaşı'na destekledi. İkdam'da Kiralık Konak
(1920), Akşam'da Nur Baba (1921) romanlarını tefrika ettirdi. 1921'de
Ankara'ya çağrıldı.

Toplumsal yapıdaki bu değişimi öykü ve romanlarında yansıtan Yakup
Kadri, hayata bakışını, bu farklılaşma durumlarının ondaki yansılarını
şöyle dile getirmektedir: "On sekiz yaşımda iken şeyda (deli) bir
anarşist idim. Yüksek bir makam sahibi veya herhangi bir kudretli adamı
yere sermek en büyük gayemdi.

Sonradan bir ihtilalin başına geçmek ve halk kitlelerini bir rüzgârın
bir ormanı dalgalandırışı gibi harekete getirmek istedim. Otuzumda
bunların hepsinden vazgeçmiş, hiçbir şeye inanmaz olmuş ve kendimi
cismani hazlara terk etmiştim.

Fakat etin bu iltihabından ruhun başka türlü bir iltihabı ile uyandım.
Mistik bir sevda can evimi bir yangının alevi gibi sarmıştı. Bu alevle
tutuştukça hayat buluyordum. Ve ılık uzletimi (toplum hayatından
uzaklığımı) yüzleri berrak su kaynaklarını andıran hayaletlerle
dolduruyordum. İşte, millet aşkına ben bunlar arasında vasıl oldum. Ve
bu aşk yolunda can vermeyi o vakit cana minnet bildim.

Lâkin, bu yeni dinde kendime peygamber yine kendimdim. Onun için ruhum
imansız kalan cemaat gibi perişandı. Ne vakit ki Anadolu yaylalarının
maverasından (ötesinden) O'nun (******'ün) sesini duydum; Nur ile
ateş, vecd (kendinden geçme) ile humma (ateş) arasındaki farkı o vakit
bildim. Ancak bu millet mürşidinin emri altındadır ki, kısır bir ateşle
beyhude yere yanıp tutuşmaktan ve yıpratıcı ihtilaçlar içinde beyhude
yere kıvranıp durmaktan kurtuldum. Ruhum, hemen ilâhî diyebileceğim bir
nizam (düzen) içine girdi.

Kütahya, Simav, Gediz, Eskişehir, Sakarya yörelerine gezi. Garp
cephesinin bulunduğu mevkide olup bitenlere tanıklık etti. Anadolu
gerçeği ile yüzleşen Yakup Kadri; Kurtuluş Savaşı'nın yansılarını
yakından gözledi. Cumhuriyet'in kuruluşunda Mardin (1923-1931), daha
sonra da Manisa milletvekili oldu (1931-1934). 1923-25 arası Cumhuriyet
ve Hakimiyet-i Milliye (Ulus) gazetelerinde yazdı. Burada iki yıl
kaldı. İstanbul'da çıkan Milliyet'te yazdı. Hüküm Gecesi romanını bu
gazetede tefrika ettirdi (1927). Sodom ve Gomore'yi yazdı (1928).

1932'de yazdığı Yaban birçok tartışmalara neden oldu. Roman, 1942'de
CHP Roman Armağanı'nda ikinciliği kazandı. Aynı yıl Vedat Nedim Tör,
Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin ile
birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Dergi, 1934'te
kapanmak zorunda kalınca, Tiran elçiliğine atandı. Bunu Prag (1935), La
Haye (1939), Bern (1942), Tahran (1949), Bern (1951-1954) elçilikleri
izledi.

1961'de Kurucu Meclis üyeliğinde, 1961-1965'te de Manisa
milletvekilliğinde bulundu. Cumhuriyet, Hakimiyet-i Milliye, Ulus,
Milliyet, Yeni İstanbul, Tercüman; Kadro, Varlık, Hayat, Meydan gibi
gazete ve dergilerde makale, roman ve anıları yayımlanan Yakup Kadri,
13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü.

Romanlarında, ülkenin yaklaşık yüz yılı aşkın zaman dilimini
(1861-1950) konu edindi. Toplumsal değişim sürecinin toplumun farklı
kesimlerindeki yansılarını gerçekçi bir bakışla yansıttı. Tarihe
tanıklıkla birlikte, insan-toplum ilişkilerinde bu süreçte biçimlenen
durumları irdeledi. Tanık olduğu olaylar, yaşadığı ortam onun edebiyat
anlayışını biçimlendirmiştir. Fecr-i Âtî içinde 'sanat sanat içindir'
anlayışından yola çıkan Yakup Kadri, koşulların gücü içindeki değişimi
de yıllar sonra şöyle dile getirecektir: "Bu coşkunluğum, sanat perisi
yolunda bu serdengeçtiliğim, ilk millî felâketimiz olan Balkan Harbi'ne
kadar, bütün ateşiyle devam etti. Fakat ne vakit ki, Çatalca önüne
dayanan düşman toplarının sesini ta yatağım içinden işitmeğe başladım,
hisseder gibi oldum ki, hayatta benim yaptığım mücadeleden daha
mühimleri vardır. Balkan Harbi'ni daha bir sürü millî felâketler takip
etti. Ben gene 'Sanat şahsî ve muhteremdir' diyordum. Fakat onun yanı
başında, hiç değilse onun kadar 'şahsî' ve 'muhterem' şeyler
olabileceğini düşünmeğe başlamıştım."

Öykü ve romanlarında dilde sadeleşme ve yeni bir edebiyat anlayışının
örneklerine veren Yakup Kadri, bir bakıma değişim döneminin
romancısıdır. Romanlarında, ülkenin Batılılaşmadan Cumhuriyet'in
kuruluş yıllarına değinki değişim ve dönüşüm süreçlerini konu edinir.
Çözülme ve yeniden yapılanma... Bu süreçteki insan ve toplum gerçeğine
gerçekçi bir bakışla yaklaşır. Yakup Kadri, romanlarının yapısal
oluşumunu değerlendirirken, şunları söyler: "Romanlarımın kronolojik
mahiyeti benim istek veya kararımla meydana gelmiş bir şey değildir.

Romanda yegâne (biricik) gayem, hayatın heyecanını verebilmek ve canlı
tipler yaratmaktır. Bunda ne dereceye kadar muvaffak olduğumu
bilmiyorum. Roman yazarken tanıdığım kimseleri ve yaşadığım hayat
safhalarını bir ham madde olarak kullanırım. Romanlarımı uzun müddet
tasarlarım. Fakat not alıp materyal toplamak adetim değildir."

Fecr-i Âtî’de iken ferdiyetçi sanat anlayışını benimseyen sanatçı, daha sonra millî Edebiyat cereyanına katıldı.

İlk eserlerinde mistik bir hava vardır.

1916’dan sonra ülke gerçeklerini ve millî duyguları işleyen hikâyeler yazmıştır.

Roman, hikâye, deneme, mensur şiir, makale ve anı türünde eserleri
vardır. Romanlarında Türk halkının yaşayışı ve problemleri başlıca
konudur.

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Türk halkının yaşadığı
gelişme ve değişmeleri işlemiştir. Aydınlarla halk arasındaki
zıtlıkları da konu edinmiştir.

Eserlerinde sağlam bir gözlemcilik ve ona dayanan bir realizm vardır.
Eserleri teknik bakımdan sağlamdır. Karakterleri başarıyla
anlandırmıştır.

Titiz bir üslûpçudur.

Hikâyeleri: Bir Serencam, Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri

Romanları: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama...

Diğer eserleri: Erenlerin Bağından, Zorakî Diplomat, Anamın Kitabı,
Vatan Yolunda...

Halide Edip Adıvar (1884-1964)

Romancı ve hikâyeci.

Ünlü, Sultanahmet mitingi ile halkı coşturmuş ve bizzat millî mücadelenin içinde yer almıştır.

Romanlarındaki belli başlı konular, Kurtuluş Savaşı, çocukluk hatıraları ve aşktır.

Kahramanlarını daha çok kadınlar arasından seçen sanatçı, karakter
bulmakta başarılıdır. Kadınlara da üstün özellikleri vermiştir.

Gözlem, tasvir ve tahlillerde başarılıdır.

Sosyal çevreye önem verir.

Dili kullanmada başarılı değildir. Dağınık, düzensiz bir üslûbu vardır.

Eserleri: Handan, Son Eseri, Ateşten Gömlek, Vurun kahpeye, Zeyno’nun
Oğlu, Sinekli Bakkal, Tatarcık, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Harap
Mabetler

Beş Hececiler

Şiire 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, Mütareke
yıllarında şöhret kazanan hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini
şiire soktular.

Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır.

Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu
bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır. Bunda da
oldukça başarılı olmuşlardır.

Şiirde sade ve özentisiz olmayı tercih etmişlerdir.

Orhan Seyfi Orhon (1890-1972)

Şiirlerinde konuşma dilini kullanmıştır.

Bazı şiirlerinde halk şiiri şekillerini kullanmıştır.

Daha çok şahsî temaları işleyen şair vatanî konuları da işlemiştir.

Eserleri: Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz Bir Kuştu.

Yusuf Ziya Ortaç (1896-1967)

Şiire aruzla başlamış, da ha sonra heceyi kullanmıştır.

Günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir.

Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır.

Eserleri: Akından Akına, Aşıklar Yolu, Yanardağ, Bir Rüzgâr Esti.

Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973)

Beş Hececilerin en genci ve en başarılısıdır. Buna rağmen aruzu da tamamen terk etmemiştir.

Şiirlerinde Anadolu’yu, memleket sevgisini anlatmıştır. Ferî konuları da
işlemiştir.başlıca konu ve temaları, aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık, ihtiras.

Lirik şiirleri vardır.

Şiirleri: Han Duvarları, Çoban Çeşmesi, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle.

Tiyatro eserleri: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman.

Enis Behiç Koryürek'in (1892-1949)

Şiire aruzla başlamıştır.

Heceyle yazdığı ilk şiirlerinde aşkı işlemekle beraber, daha sonra
Kurtuluş Savaşı yıllarında millî duyguları ve tarihî kahramanlıkları
işlemiştir.

Şiirleri: Miras, Güneşin Ölümü.

Halit Fahri Ozansoy (1891-1971)

“Aruza Veda” adlı şiiriyle aruzu bırakıp heceyi kullanmaya başlamıştır.

Şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanmıştır.

Derin bir melânkoli ev karamsarlık taşıyan şiirlerinde ferdî konuları
işlemiştir.

Şiir, roman ve tiyatro türünde eserleri vardır: Cenk Duyguları, Efsaneler, Baykuş, Hayalet.

Dönemin Bağımsız İsimleri

Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936)

Dinî, millî şiirleriyle tanınır.

Bir destan şairidir (Çanakkale Şehitlerine). İslâmcılık akımının
temsilcisidir. Şiirlerinde dinî lirizm dikkati çeker. Öğretici, öğüt
verici, birliği ve bütünlüğü sağlayıcı şiirleri vardır.

Savaş sırasında ve sonrasında kurtuluşun ve gelişmenin ancak dine
sarılmakla olacağını, batının sadece ilminin alınabileceğini
savunmuştur.

Türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir. O, toplum hayatını bütün
yönleriyle aksettirmiştir. Hatta sokak aralarında konuşulan dili bile şiirine yansıtabilmiştir.

Gözlemlerinden çokça faydalanmıştır. Tasvir edici ve tahkiyeli anlatımı
sayesinde şiirinde canlı tablolar çizmiştir.

Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır.

Nazmı nesre yaklaştıranlardandır. Manzum hikâye şeklinde şiirleri vardır.

Bu şiirlerinde günlük hayatı, toplum hayatını başarıyla anlatmıştır.
Özellikle yoksullara, sakatlara, kimsesizlere karşı acıma duygusu bu
tür şiirlerinde belirgindir. Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasır,
Mahalle Kahvesi bu türün örnekleridir.

Şiirlerini Safahat adlı kitabında toplamıştır. Safahat yedi kitaptan oluşur:
Safahat, Hakk’ın Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım ve Gölgeler.

Makaleleri A. Abdülkadiroğlu tarafından yayımlanmıştır.

Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)

Şair ve yazar.

Eski nazım biçimleriyle -az da olsa değişikliğe uğratarak- yeni konuları
işlemiştir.

Aruzu Türkçede başarıyla uygulamıştır. Sadece Ok şiirini heceyle yazmıştır.

Şiirde dile, uygun kelimelerin seçilerek yerli yerinde kullanılmasına özen
göstermiştir.

Parnasizmin en önemli temsilcisidir.

Şiirde şekil mükemmelliğine, ahenge ve kafiyeye önem vermiştir.

İşlediği başlıca konu ve temalar: aşk,i tabiat, kahramanlık, ölüm, sonsuzluk.

Şiirlerinde Osmanlı hayranlığı oldukça açıktır ve İstanbul'u da şiirde
en çok işleyen şairdir. O tam bir İstanbul aşığıdır. Tevfik Fikret’in
“Sis” adlı,
İstanbul'u tahkir ettiği şiirine karşı “Siste Söyleniş” adlı şiiriyle cevap
vermiştir.

Şiirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şirin Rüzgârıyla, Rubailer.

Nesirleri: Eğil Dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair.
Detone
Detone

Türk Edebiyatı Dönemleri 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Türk Edebiyatı Dönemleri 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Türk Edebiyatı Dönemleri Empty Geri: Türk Edebiyatı Dönemleri

Perş. Şub. 26, 2009 5:01 am
6. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı, Divan edebiyatının terk edilmesinden
sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Millî
Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan
zemin üzerine kurulmuştur.

Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır.

Dildeki sadeleşme hareketi artık yerleşmiştir.

Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır.

Şiirde ve düz yazıda toplumun her kesiminden gelen sanatçılar sayesinde
konular oldukça genişletilmiştir. Buna bağlı olarak mekânlar da
çeşitlilik kazanmıştır.

Anadolu’ya daha çok yer verilmiştir. Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır.

Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir.

Tiyatro eserlerinde de millî konular işlenmiştir.

a. 1940 Yılına Kadar Türk Edebiyatı

1900'den sonra dogan, ilk gençlik ve olgunluk yılları Cumhuriyet’in ilk
devresinde geçen ilk şairler nesli, şiire Yahya Kemal’in, Ahmet
Haşim’in ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının
katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı.

Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçeye Paul Valery'nin şiir görüşünü uygulayarak, yoğun kapalı, derin şiirler yazdı.

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Tanpınar'ı hatırlatan özelliklerin yer aldığı folklor kaynaklı değişik eserler meydana getirdi.

Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve
Türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde Anadolu insanının
mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti.

Yedi Meşaleciler

Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Kenan Hulusi
(hikâyeci), Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk.

Bu edebî topluluk yeni bir edebiyat, farklı bir şiir anlayışı oluşturmak için
toplanmıştır.

Beş Hececiler’e karşı çıkmışlardır.

“Samimîlik, canlılık ve devamlı yenilik” ilkelerini benimsediler.

Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler.

Buna rağmen kendileri de Beşe Hececiler’in yolundan gitmişlerdir. Türk şiirine herhangi bir yenilik getirmemişlerdir.

Dönemin Sanatçilari

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967)

Avrupai şiir anlayışından âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir.

Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havasi vardır.

Şiir kitabı: Şiirler.

Tiyatroları: Koçyigit Köroglu, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satilik Ev

Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983)

Şiirlerinde insanın evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini,
insanın iç dünyasina ait çeşitli yönleri, gizli duyguları işlemiştir.
Hissi ve fikri şiir oluşturan iki unsur olarak kabul eder. Sağlam bir
dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, başarılı bir teknik sahibidir.

Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarmıştır.

Şiirleri: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervani, Çile
Şiirlerim.

Roman ve tiyatro türünde de eserleri vardır: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim.

Cahit Sitki Taranci (1910-1956)

Sade, yalın, ahenkli bir dille, konuşma diliyle şiirler yazmıştır.

Şiirlerinde iç sıkıntılarını, karamsarlığı, özellikle sürekli korktuğu ölümü,
ama bununla birlikte yaşama bağlılığı konu edinmiştir.

Şiirleri: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût

Nesirleri: Ziya’ya Mektuplar

Memduh Şevket Esendal (1883-1952)

Romancı ve hikâyeci.

Romanlarinda kendi deyimi ile “topluma ayna tutmuştur”.

Hikâyelerinde gözlem gücü son derece güçlüdür.

Toplum hayatındaki aksaklıklara değinmiştir.

Dili temiz; anlatımı güçlüdür. Konuşma dilini kullanmıştır.

Hikâyelerinde Çehov tarzının temsilcisidir.

Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey.

Hikâyeleri: Hikâyeler, Otlakçı, Hava Parası, Mendil Altında, Temiz Sevgiler.

Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)

Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir. Ama en önemli özelliği şairliğidir.

Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir. En çok işlediği konu
zamandır. Şuuraltı da önemlidir.

Şiirlerinde sembolistlerin etkisi vardır.

Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır.

Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya
koymuştur. Psikolojik yön de önemlidir.

Dili başarıyla kullanmıştır.

Şiirleri: Şiirler.

Deneme: Beş Şehir.

Roman: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler.

Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları.

Edebiyat: 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi.

Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963)

Tenkitçi ve romancı.

Nesirlerinde görgü, hatıra, tasvir ve kültür unsurları ağır basar.

Sanatlı ve uzun cümleleri vardır.

Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz.

Diğer eserleri: Boğaziçi Mektupları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Boğaziçi Yalılar.

b. Son Dönem Türk Edebiyatı

Garipçiler

Orhan Veli Kanık ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Anday ve
Oktay Rıfat, şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta topladılar,
Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk şiirinde yeni bir akım meydana
getirdiler.

Bu adı almalarında Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirinin
garip tepkilere sebep olasının ve garip bulunmasının etkisi olmuştur.

Bu akımın amacı şiiri, öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin,
kafiye, nazım şekli, nazım birimi; şairanelik, mecazlı söyleyiş, söz
sanatı ve süs gibi unsurlardan sıyırarak, duyuların yalın ifadesi
hâline getirmekti.

Bu akımda hiç bir kural ve kalıba bağlanmamak prensip edinilmiştir.

Sade bir dil kullanmışlardır.

Günlük ve sıradan konuları işlemişlerdir. Sıradan insanların
problemleri, yaşama sevinci, hayattaki gariplikler şiirlerinin başlıca
konularıdır. Şiirde o zamana kadar işlenmemiş konuları ele almışlardır.


Orhan Veli, bu tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi.

Genç yaşında Rusya'ya giden ve oradan marksist ve materyalist bir
inançla dönen Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Türkçenin estetiğini
Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilâlci
şiirler yazdı. 1960'lı yıllardan sonra Türk Edebiyatı içinde
yaygınlaşan sosyalist akımının başlangıcı bu şiirler oldu.

Ahmet Muhip Dıranas, şiiri tamamen estetik olarak kabul eden
şairlerdendir. Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslûp ve
ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir.

Türk edebiyatında küçük klâsik hikâye yazma geleneğinin kurucusu ve en
başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikâye kitapları
144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu.

Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından
sonra yayınladıkları hikâyeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı.


Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsî izlenimlerine dayanan şiir
duygusuyla dolu hikâyeler yazdı.

Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış
tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikâyeler yazdı. Bu iki
yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük olaylar,
düşünce ve beklentiler edebiyata girmeye başladı.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz