Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

Dünya edebiyatı 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Dünya edebiyatı 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Dünya edebiyatı Empty Dünya edebiyatı

Çarş. Ara. 10, 2008 2:40 am
Edebiyatın en genel anlamında nasıl tanımlanabileceği sorunu belirli bir
tarihsel dönemin sorunsallaştırdığı konu olmasının yanı sıra (özellikle
Goethe sonrası) edebiyatın gerek sözsel gerek Yazı' ya ait kendi tarihi
gereği de neredeyse insanlığın tarihi kadar eski bir inceleme alanını
beraberinde getirir. Edebiyat' ı okuyucunun edebiyat olarak düşündüğü
şey olarak tanımlamak bazı sakıncaları beraberinde getirse de, böylesi
bir tanım düşüncenin katı kuralları, sınırlayıcılıkları ve
ideolojilerin kapalılıkları karşısında rahatlatıcı olacaktır.Böyle bir
tanımın getireceği sıkıntıların da en çok tüketim ekonomisinden, modern
dünyanın işleyiş ilkelerinden geldiği uzundur bilinmektedir.
Buradan asıl konuya Dünya Edebiyatı' nın neliğine geçecek olursak,
bu alanın çok daha fazla sorunlar içerdiğini görüyoruz. İlk olarak
dünya edebiyatı kavramında kilit rolü üstlenen dehayla başlamak
gerekiyor: Goethe...Goethe ve Eckermann' ın yakın (usta-çırak) ilişkisi
Goethe ve Eckermann ilgilileri tarafından iyi bilinmektedir. 1827' in
Ocak ayında Goethe henüz daha on yedi yaşındaki Eckermann' a
"weltliteratur" kavramını fısıldar. Kavram daha sonra Eckermann' ın
ustası ile ilişkisine yer verdiği bir kitabında duyurulur. (1835,
gesprache mit goethe in den letzten jahren seines lebens) Goethe için
dünya edebiyatı "farklı kültürlerin insanların arasındaki düşünce
alışverişi ve ulusların entelektüel hazinelerini değişim için
getirdikleri bir edebi alandır."
David Damrosch "What Is World Literature?" adlı kitabında Dünya
Edebiyatı' nı kendi kültürlerinin dışında da (özgün dilde ya da çeviri
yoluyla) dolaşımda olan edebi eserlerin toplamı olarak görür. Gene aynı
yazar üzerinden devam edersek, yazar Dünya Edebiyatı' nın
olabilirliğinin yadsındığı görüşlere de yer verir. Dünya edebiyatı,
Goethe için bile genel olarak Yunan, Roma edebiyatı ile ilgili, en
genel anlamında batı uygarlığı ile ilgilidir. Goethe her ne kadar
yaşamı içerisinde doğu' yu merakla inceliyor ve önem veriyorsa da temel
eserlerin, referans noktalarının batı olması gerektiği üzerinde ısrarla
duruyordu. diyordu ki: "Roma ve Yunan edebiyatı bizim için temeldir.
Onlara verdiğimiz değeri Çin, Sırp edebiyatlarına veremeyiz."
Kısacası edebiyat teorisinde de sıkça kullanılan (center-periphery)
merkez ve kenar ya da çevre ikilisi genel olarak eleştirinin
yoğunlaştığı alandır. Belirli bir uygarlığın, kültürün ve coğrafyanın
sınırları içerisinde algılanan ve o merkez üzerinde dönen bir yapının
dünya edebiyatı olarak adlandırılması olanaklı değildir, ve böyle
olarak Goethe' nin de iyi niyetle tasarladığı bir ortak değişim alanı
sözkonusu edilemez. Claudio Guillen kim böyle bir şeyi düşünebilir ki
der ve ekler : "Dünya Edebiyatı... bütün ulusal edebiyatların toplamı:
kaba bir düşünce, pratik olarak karşılığı olmayan bir düşünce, olağan
bir okuyucu için değil ama ancak trilyoner bir arşivci için bir anlamı
olabilir. En düşüncesiz editör bile böylesi bir şeye girişmedi."
Bu eleştiri haklı gibi görünse de tümel olanın kavranışı karşısında
yetersizdir ve eleştiri oradan sökün eder. Bir hayvan tür olarak
kavranır çokluğuna rağmen, örneğin bir sivrisinek' ten milyonlarca
vardır ama sivrisinek kavramı milyonlarcayı birlik altında kapsar ve
"edebiyat" da böylesi bir tümeldir. Dünya Edebiyatı ise ulusal
edebiyatların toplamı olmaktan çok ortak alana giren ve ortak alanda
kalabilen eserlerin kapsandığı bir düzlemde iş görür. Dünya Edebiyatı
denince ilk akla gelen alan da karşılaştırmalı edebiyat' tır. Dünya
Edebiyatı için tartışılanların neredeyse tümü karşılaştırmalı
edebiyatın alanına girer. Edebiyat Eleştirisi bu alanda
şeyler-metinler-kültürler arasılık üzerinden şekillenir.
Karşılaştırmalı Edebiyat içerisinde kalarak ilerlersek, bir Çin
Edebiyatı uzmanı İngiliz Profesör için bir "t' ang dynasty" poem çok
derin anlamlar ve karşılıklar bulabilir. Fakat böylesi bir çalışmanın
Dünya Edebiyatı içerisindeki dolaşımında sıradan bir okuyucuda nasıl
bir karşılık bulacağı tartışmanın merkezini oluşturur. Böylesi
çalışmalar ve eserler genel olarak yerel değerlerin ve bakışın eseri
istilasıyla sonuçlanır. Ayrıca en dikkatli ve özenli edebiyat
eleştirileri bile batı pratiği üzerinden şekillenmektedir. Sorunların
ne kadar derin olduğunu görebiliyoruz, daha ayrıntıya bile girmemişken.
Gene de bazı uzmanlar, Northrop Frye gibi, kültürler arasında dolaşımda
olan eserlerin arketipler içerdiğine, bu arketiplerin de edebiyat için
evrensel bir anlama yetisini sağladıklarına inanırlar. Bunlara son
zamanlarda etiemble de katılmış ve arketipler yerine sabitler,
değişmeyenler(invariants) kavramını kullanmıştır. Son zamanlarda
böylesi değişmezlerin belirlenmesi karşısında yoğun tartışmalar sürüp
gitmekte ve uzlaşma sağlanamamaktadır. Teorik olarak doğan olanak
eylemde sürdürülebilirliğini kazanamamakta, bir söylem diğer söylemi
dışlamaktadır.
Dünya Edebiyatı ve karşılaştırmaları edebiyat derin sorunlarına
rağmen varlığını ve önemini giderek arttırmaktadır. Özellikle
küreselleşmenin giderek etkisini arttırması bunda önemli etkendir. bir
eserin dünya edebiyatına girebilmesi için iki temel aşama vardır:
eserin edebiyat olarak okunması ve kendi kültüründen daha geniş bir
alana(dünyaya) yayılması, orada dolaşıma girmesi: ortak alanda! Genel
olarak, başyapıtlar dışında, birçok eserin ortak alana girdiği ve
çıktığı gözlemlenmiştir. Bu kaymalara sıkça rastlanır. kültürel değişim
ve dinamikler bu kaymalarda önemli rol oynar.
Edebiyat eserinin dünyadaki dolaşım serüvenini çözümleyebilmek için
varlıkbilimsel bir yaklaşımdan çok görüngübilimsel (fenomenolojik bir
yaklaşım) sergilemek önem kazanmaktadır. Eser kendi kültüründe bulduğu
karşılıktan çok farklı karşılıklar bulmaktadır ortak alanın alt
alanları içerisinde. Bir düşünürün de dediği gibi en başta çeviri bir
kültür aşılamasıdır. /"translation is transculturacion."/ Çevirmen
kendi düşünsel, kültürel malzemesini kullanarak eseri
farklılaştırmaktadır. Çeviri en genel anlamda Dünya Edebiyatı' nın
sahne aldığı yerdir. Özellikle merkez ve çevre kavramları yüzünden daha
da ayrıcalık kazanmıştır çeviri. Goethe bile kendi eserlerini yabancı
dillerde okurken onların başka bir hale büründüğünü, ayrıcalıklı bir
tinsellik ve dinamizm kazandığını not etmiş ve bu yüzden kendi
eserlerini başka dillerde okumaktan daha fazla haz aldığını
belirtmiştir. Kısacası bağlamın çevrilen dile bağımlı olarak değişim
geçirdiği, sıkça manipüle edildiği fazlasıyla iddia edilmiştir. (bunda
da haklılık payı olduğu inkar edilemez.) Sıkça şu örnek verilir: "bei
dao' nun ingilizcedeki durumu çincedeki orijinal durumundan çok
ayrıdır." Şiirin ve düzmetinin çeviri açısından durumları hayli
farklıdır. Şiir' in anlam boyutundaki kesikliliği, yer yer anlamsızlığı
ve mantıksal değişkenlere kaygısız kalışı daha çok anlam üzerinden ve
mantıksal değişkenler üzerinden şekillenen çevirinin doğasıyla hayli
çatışmaktadır. Kaldı ki forma dayandığı oranda şiir çevirisi neredeyse
imkansız bir hal almaktadır.
Bir başka büyük sorun da küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan
tüketim sorunudur. Elit ve popüler kesimler arasında sürekli süren
savaşın temel düzlemlerinden birisi de bu tüketim üzerinde gerili
durmaktadır. Birçok akademisyen, özellikle Fransız teorisyenleri, ki
post düşünürleri ve feministleri kapsamaktadır fazlasıyla, doğu kökenli
eserlerinin batı' nın doymak bilmez pazarı için ilginç yatırımlar
olarak görüldüğünü haykırmaktadır. Eserleri düzenleyen editörlerin
kendi pazar ekonomileri ve popüler kültür değişkenleri üzerinden
dışardan gelen eserleri değiştirdikleri, bozdukları örnekleriyle
birlikte gösterilmiştir: Bir kadın yazar yaşamadıklarını yaşamış gibi
göstermeye ikna edilmiş ve medyanın ilgisi fazlasıyla bu kitaba
çekilmiştir. Bütün bunlar ekonominin de işin içine fazlasıyla
bulaştığını anlatıyor bize.
Başka bir olay da kanonların belirlenmesi ve ortak alana
sunulmasıyla ilgilidir. Piyasaya sürülen kanonların Paris ya da Newyork
kriterleri üzerinden şekillendiğini ve Dünya Edebiyatı' nın ayaklarının
bu iki kent üzerinde olduğunu söyleyelim. Doğal olarak edebiyat
kanonuna girecek eserler de ya bu kültürlerin gerek tarihsel gerek
sosyolojik normlarına göre ya da dolaşıma sokulacak eserlerin
yaratacağı ekonomik karşılığa göre belirlenmektedir. Kültürler arası
savaşımın tek yöne, batı yönüne doğru kaydırıldığı bir savaştır bu.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz