Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

KURT VE 7 KÜÇÜK OĞLAK 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : KURT VE 7 KÜÇÜK OĞLAK 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

KURT VE 7 KÜÇÜK OĞLAK Empty KURT VE 7 KÜÇÜK OĞLAK

Cuma Ara. 12, 2008 8:47 am

Grimm Kardeşler

Evvel zaman içinde yaşlı bir keçinin yedi yavrusu varmış. Bir anne
çocuklarını nasıl severse o da yavrularını öyle severmiş. Günün birinde
keçi, yavrularına yiyecek bulup getirmek için ormana giderken onları
çevresinde toplamış:
- Sevgili çocuklarım demiş; ben ormana gidiyorum. Kendinizi kurttan
sakının. Eğer kurt evimize girerse hepinizi kıtır kıtır yer. Bu alçak
çok kez türlü kılıklara girer, ama kaba sesinden, kapkara ayaklarından
onu hemen tanıyabilirsiniz!

Küçük oğlaklar:
- Sevgili annemiz, demişler, gözün arkada kalmasın... Güle güle git, güle güle gel... Biz kendimizi koruruz.

Keçi melemiş, iç rahatlığıyla yola çıkmış.
Aradan çok zaman geçmemiş. Evin kapısını biri çalmış:

- Sevgili çocuklar diye seslenmiş, kapıyı açın bakayım. Anneniz geldi, hepinize bir şeyler getirdi.
Fakat oğlaklar kurdun kalın sesini tanımışlar; içerden seslenmişler:

- Sen annemiz değilsin... Onun sesi hem ince, hem de tatlıdır. Senin sesin kalın. Sen kurtsun!
Bunun üzerine kurt bir dükkâna gitmiş, iri bir tebeşir parçası satın
almış, bunu yemiş, sesini inceltmiş. Sonra geri dönerek yine kapıyı
çalmış:

- Sevgili çocuklar, kapıyı açın bakayım, demiş; anneniz geldi, hepinize ormandan bir şeyler getirdi.
Kurt kapkara ayaklarını pencereye dayamışmış. Oğlaklar bunu görünce yine bağırmışlar:

- Sana kapıyı açmayız. Annemizin ayakları seninkiler gibi kara değil. Sen kurtsun!
Kurt yine geri dönmüş, bir fırıncıya gitmiş:

- Ayağımı bir taşa çarptım demiş; üzerine biraz hamur sürer misin ?

Fırıncı kurdun ayaklarına hamuru sürmüş. Kurt bu kez değirmenciye koşmuş:
- Ayaklarıma bir parça un serp demiş.

Değirmenci kendi kendine:
- Kurt yine birini aldatmak istiyor demiş, un vermek istememiş. Fakat kurt:

- Dediğimi yapmazsan seni yerim! diye bağırınca değirmenci korkmuş,
hemen bir avuç un alarak kurdun ayaklarına serpmiş. İnsanlar böyledir
zaten!
Bunun üzerine alçak hayvan üçüncü kez eve gitmiş, kapıyı çalmış:

- Sevgili çocuklar, kapıyı açın bakayım demiş; anneniz geldi, hepinize ormandan bir şeyler getirdi.
Oğlaklar bağrışmışlar:

- Önce ayaklarını göster de anneciğimiz olup olmadığını anlayalım! demişler.
Kurt ayaklarını pencereye dayamış. Oğlaklar bunların beyaz olduğunu
görünce kurdun sözlerine inanmışlar... Kapıyı açmışlar. Bir de ne
görsünler?.. Bu giren kurt değil mi? Oğlaklar ne yapacaklarını
şaşırmışlar, saklanacak yer aramışlar. Biri masanın altına kaçmış.
İkincisi yatağa sokulmuş. Üçüncüsü sobanın içine girmiş. Dördüncüsü
mutfağa saklanmış. Beşincisi dolaba girmiş. Altıncısı çamaşır sepetinin
altına sokulmuş. Yedincisi de duvar saatinin içine girmiş. Fakat kurt
vakit yitirmeden birer birer hepsini yakalayıp tutmaya başlamış.
Yalnızca saatin içindeki yedinciyi bulamamış. Karnı da oldukça doyduğu
için onu aramaktan vazgeçmiş, çıkıp gitmiş.

Evin önünde geniş bir çimenlik varmış. Orada bir ağacın altına sırt üstü yatmış, uyumaya başlamış.
Aradan çok zaman geçmeden keçi anne eve dönmüş. Aman Tanrım! Bir de ne
görsün? Evin kapısı ardına kadar açık. Masa, sandalyeler devrilmiş.
Çamaşır sepeti paramparça olmuş, yatıyor. Yastıklarla yorganlar yerlere
atılmış... Keçi anne yavrularını aramış; hiçbir yerde bulamamış. Birer
birer adlarını çağırmaya başlamış. Hiçbirinden karşılık alamamış.
Sonunda sıra sonuncunun adına gelmiş. O zaman ince bir ses duyulmuş:

- Duvar saatinin içindeyim, anneciğim!
Keçi, yavrusunu oradan çıkarmış. Küçük oğlak kurdun gelişini, öbür
kardeşlerinin hepsini yediğini anlatmış. Keçi annenin, zavallı
yavruları için ne kadar gözyaşı döktüğünü kestirebilirsiniz. Sonunda bu
acıyla dışarı çıkmış. Küçücük oğlak da birlikteymiş.

Çayırlığa vardıkları zaman kurdu bir ağacın altında yatar bulmuşlar.
Öyle horluyormuş ki, ağacın dalları titriyormuş. Keçi anne kurdu uzun
uzun seyretmiş. Karnında bir şeylerin kıpırdadığını, oradan oraya gidip
geldiğini görmüş. İçinden:
- Aman Tanrım, demiş, yoksa kurdun akşam yemeği yaptığı yavrularım hâlâ sağ mı?

Bunun üzerine küçük oğlak eve kadar koşa koşa giderek makası,
iğne-ipliği getirmiş. Keçi anne canavarın karnını yarmış. Daha küçük
bir yarık açılır açılmaz oğlaklardan biri kafasını dışarı çıkarmış. Bir
parça daha yarınca altısı da arka arkaya fırlayıp çıkmışlar. Hepsi
dipdiri sapsağlammışlar. Meğer kurt aç gözlülüğü yüzünden bunları
çiğnemeden yutmuşmuş. O andaki sevinci bir düşünün! Hepsi sevgili
annelerinin boynuna sarılmışlar. Hoplayıp, sıçramaya başlamışlar. Keçi
anne demiş ki:
- Haydi bakalım, şimdi gidip, taş toplayıp getirin... Uyanmadan şu dinsiz imansızın karnına dolduralım.

Yedi oğlak çabucak taşları bulup getirmişler; kurdun karnını tıklım
tıklım doldurmuşlar. Sonra keçi anne çabucak derisini dikmiş. Bu arada
kurt bir şey sezmemiş, yerinden bile kıpırdamamış.
Kurt uykusunu alınca ayağa kalkmış. Karnı taşla dolu olduğu için pek
susamışmış. Bir pınarın başına gidip su içmek istemiş. Yürürken oraya
buraya kımıldadıkça karnındaki taşlar çarpışmaya, takırdamaya başlamış.
Bunun üzerine kurt:

Şu acayip işe bak!
Karnım bir şeyle dolmuş;

Yuttuğum altı oğlak
Sanki birer taş olmuş!

demiş. Pınar başına varınca suya doğru eğilip içmek istemiş. Gel
gelelim, karnındaki taşlar yüzünden suya yuvarlanmış. Bağıra bağıra
boğulup gitmiş.
Yedi oğlak bunu görünce koşa koşa gelmişler:

- Kurt öldü! Kurt öldü! diye bağrışmışlar. Anneleriyle birlikte pınarın çevresinde hoplayıp dönmüşler.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz