Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler Empty Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler

Cuma Şub. 27, 2009 5:07 am
Çağdaş bir toplumda özgür bir bireyin önemli
gelişim görevlerinden biri de mesleğini seçmesidir. Bir kimsenin
herhangi bir konuda doğru bir seçme işlemi yapılabilmesi, ya da başka
bir deyişle, sağlıklı karar verebilmesi için, her şeyden önce, neler
istediğini ve bunları elde edebilmek için ne gibi olanaklara sahip
olduğunu bilmesi gerekir. Bu işlemden sonra, daha iyisi bununla beraber
yapacağı işlem, çeşitli seçenekleri inceleyip, her birinin isteklerine
ve koşullarına ne derece uygun olduğunu değerlendirmektir. Çarşıya
çıkmadan önce alacağı şeylerin listesini yapan ve bunlar için yeterli
parası olup olmadığını yoklayan, çarşıdaki malların kalite ve
fiyatlarını inceleyerek gereksinmelerine ve parasına uygun bulduklarını
alan bir kimsenin davranışı buna örnek olarak gösterilebilir Bu
işlemleri dikkatli ve özenli şekilde yapmayan kimselerin hayal
kırıklığı ile karşılaşmaları kaçınılmazdır.
Bazı gençlerin, meslek seçimi gibi önemli bir kararı oluştururken
yukarıda belirtilen gelişim görevini gerektiği ölçüde yerine
getiremedikleri ve bu yüzden mutsuz oldukları gözlenmektedir. Meslek
seçimi kararının sağlıklı bir biçimde oluşturulmasını güçleştiren bazı
etmenler vardır. Bunların bir bölümünü gençlerin çalışma dünyası ve
insan nitelikleri hakkında edinmiş oldukları bir takım inançlar ve
genellemeler oluşturmaktadır. Aşağıda, yükseköğrenim görmek isteyen
gençlerin dile getirdiği bazı yargılar tartışılmıştır:

Ülkemizde insanlar istedikleri mesleklere giremiyorlar: Bu yargı hatalı
bir genellemedir. Bir kısım gencin yoksulluk nedeni ile istediği
mesleğe giremediği doğrudur. Ne var ki istenilen mesleğe girememenin
sadece maddi yetersizlikten ileri gelmediği, varlıklı oldukları halde
yanlış alanlara yönelen gençlerin de var olduğu gözlenmektedir. Bu
kişilerin hatası, girmek istedikleri mesleklerin niteliklerine uygun
olup olmadığını sorgulamamalarından kaynaklanmaktadır. Bu gençler az
sayıda seçkin öğrenci alan ve başarılı olmak için üstün akademik
yetenek yanında sürekli ve düzenli çalışma alışkanlığı da gerektiren
eğitim programlarına özenmekte, giremeyince hayal kırıklığına
uğramaktadır.

Bazı üniversite adayları ve öğrencileri yukarıdaki yargıyı daha da
ileri götürerek Türkiye’ de insanların istemedikleri mesleklere
girdiklerini söylemektedirler. Üniversitelerde istemedikleri alana
yerleştiklerini beyan edenlerden bir kısmı yeniden sınava girmekte, bir
kısmı ise bir süre sonra bulundukları programın kendilerine uygun
olduğunu fark ederek eğitimlerine devam etmektedirler. Bir kimse
istemediği bir programa yerleştirilmişse bu ya kişinin Tercih Bildirim
Formunu kodlarken hata yapmış olmasından, ya tercih edip listesine
yazdığı alan hakkında başlangıçta yanlış bilgi sahibi olmasından ya da
Tercih Bildirim Formunun son sıralarına, boş kalmasın diye, daha az
istek duydukları programları da yazmış olmalarından ileri gelmektedir.
Bazı üniversite adaylarının özensizlik, dikkatsizlik ya da kendilerini
doğru değerlendirememelerinden kaynaklanan hatalarının tüm gençlere
genellenmesi doğru bir davranış sayılamaz.
İnsanın toplumda saygı görmesi için saygın bir mesleğin üyesi olması
gerekir: Saygı görme, her insanın en doğal hakkıdır. Ancak bunu saygın
bir mesleğin üyesi olarak sağlama beklentisi pek gerçekçi değildir.
Ayrıca meslekleri saygın olan ve olmayanlar olarak ayırmak da doğru
değildir. İnsan bir mesleğin başarılı bir üyesi olursa saygınlık
kazanır. Bu da sahip olduğu yetenekleri gerektiren, ilgi duyduğu
etkinlikleri ( meslek görevlerini ) içeren bir mesleğin üyesi olmakla
gerçekleşebilir. Bir kimsenin, niteliklerine uymayan bir mesleğe
girmesi, zayıf bir olasılıkla da olsa, mümkün olabilir ama o mesleğin
başarılı, saygın bir üyesi olma olasılığı yoktur.

Yaşam boyu sürdüreceğim mesleğimi seçme aşamasındayım: Üniversiteye
başvurma dönemine girmiş gençlerin dile getirdikleri bu ifade pek çok
kişi için doğru ve geçerli olabilir. Ancak çok hızlı bir değişimin
yaşanmakta olduğu çağımızda insanların ömürlerini tek bir meslekle
tamamlama olasılığının azalmakta olduğu gözlenmektedir. Bilim ve
teknoloji geliştikçe meslek çeşitleri de hızla artmakta, bir yandan
bazı meslekler çalışma yaşamından silinirken bir yandan da yeni
meslekler ortaya çıkmaktadır. Bu gelişmeler karşısında, yirmi birinci
yüz yılda bir insanın meslek yaşamı boyunca ortalama üç- beş meslek
değiştireceği öngörülmektedir. Bundan, çok değil, yirmi beş otuz yıl
önce üniversite adaylarına yaşamlarının en önemli kararını vermekte
oldukları, meslek seçerken çok dikkatli olmaları gerektiği yolunda
uyarılarda bulunulurdu. Gerçi üniversite programlarına öğrenci
yerleştirme işlemlerinde, puanların ondalık basamaklarındaki ince
farkların dahi dikkate alındığı ve bir kere bir programa yerleştikten
sonra ikinci yıl program değiştirmenin zor olduğu bir sistemde hala
dikkatli olmak gerekmektedir. Ancak bir kimsenin kendini tanıması
oldukça zor olduğu gibi, insanda gelişim ve değişim süreci yaşam boyu
devam etmektedir. Ayrıca insanların çoğu birden fazla yetenek türüne
sahiptir ve birden çok alanla ilgili işleri yapmaktan
hoşlanabilmektedir. Bu nedenle bir kişi, bir değil birden fazla
meslekte mutlu ve başarılı olabilmektedir. Bu olgu özellikle üstün
yetenekli kişiler için geçerlidir. Böyle kimseler hem fen hem toplum
bilimlerinde, hem sanat hem de dil- edebiyat alanlarında başarılı
olabilmektedirler. Leonardo da Vinci gibi dehaların yaşamları boyunca
çok değişik alanlarda üstün kalitede ürün verdikleri bilinmektedir.
Çağımızda olanaklar sadece üstün nitelikli kişilere değil ortalama
insanlara da değişik yeteneklerini kullanma ve geliştirme ortamı
sağlamaktadır. Halen üniversiteler ya programlarından bazılarını iki
alanda diploma verecek şekilde oluşturmaya ya da değişik alanlardan
seçimlik dersler açarak öğrencilerin çok yönlü yetişmelerini sağlamaya
çalışmaktadırlar. Bu uygulamanın yakın gelecekte yaygınlaşacağı
beklenebilir.

Üniversiteye bir girsem gerisi kolay: Üniversiteye girişin zor olduğu
toplumumuzda bir gencin sınavı ya da sınavları başarı ile atlayıp
istediği bir alana girmesi önemli olmakla birlikte meslek gelişiminin
son aşaması değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi, bilim ve
teknolojideki gelişmeler mesleklerin icra edilme biçimlerini
değiştirmekte, bu süreç boyunca, bazı meslekler ortadan kalkmakta,
bunların yerine daha gelişmiş teknoloji ile yürütülen yeni meslekler
ortaya çıkmaktadır. Bu olgu bir kimsenin yaşamı boyunca zaman zaman
mesleğinde ortaya çıkan yeni uygulamaları öğrenmek için hizmet - içi
eğitimi görmesini gerektirmektedir. Ayrı şekilde, mesleği iş
piyasasından kalkan kişilerin yeni bir meslek öğrenme sürecine
girmeleri söz konusu olabilmektedir. Bu durumda bir gencin, üniversite
diplomasını aldıktan sonra eğitim sorumluluğunun biteceğini
düşünmesinin yanlış olacağı açıktır. Kişi değil mesleğinde ilerlemek,
işini korumak için bile sürekli eğitim görmek durumunda olacaktır. Bu
nedenle günümüzde, yaşamın belli bir döneminde bir kere verilen ve
genellikle değişmeyen bir karar olarak meslek seçimi değil çalışma
ömrünün sonuna kadar süren bir gelişimi ifade eden kariyer gelişimi
kavramı üzerinde durulmaktadır. Gencin bu gerçeği göz önüne alarak
yaşamını planlaması yararlı olur.
İnsan ancak dört yıllık bir üniversite eğitimi görürse güvenceli ve
saygın bir meslek edinebilir: Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi
yeterince gelişmediği için insanlar yükseköğretim gördükleri takdirde
güvenceli bir meslek edineceklerini düşünüyorlar. Bazı gençler ise iki
yıllık önlisans programlarını yüksek eğitim saymamakta, lisans
eğitiminin kazanç ve iş bulma açısından daha avantajlı olduğunu
düşünmektedirler. Oysa yalnız iki yıllık değil, dört yıllık
yükseköğretim programlarını bitiren gençler de düzenli ve iyi bir gelir
sağlayan bir iş bulmakta zorluk çekmektedirler. Devlet sektöründe
çalışma alanları giderek daralmaktadır. Özel sektörde iyi bir
üniversiteden alınmış diploma iş bulma önemli rol oynasa da işte
tutunma ve ilerleme diplomadan çok yeterliliğin kanıtlanmasına
bağlıdır. Kendini iyi yetiştirmiş bir tekniker sıradan bir mühendisten
daha uzun süre işini koruyabilir ve ilerleyebilir.

Önce iyi bir üniversiteye girmeli, hangi bölümü olduğu önemli değil:
Yükseköğrenim görmek isteyen gençlerin bazılarının, önce üniversite
daha sonra da program seçme gibi bir yol izlemekte oldukları
gözlenmektedir. Öğretim kadrosu zengin bir üniversitede eğitimin daha
iyi olacağı kuşkusuzdur. Ancak, meslek başarısında mezun olunan
üniversitenin kalitesinden önce kişinin kalitesi etkili olmaktadır.
Öğretim kadrosu yetersiz bir bölümün hevesli, çalışkan bir öğrencisi,
alanı ile ilgili yayınları izleyerek kendini yetiştirebilir, yüksek
lisans eğitimini iyi bir bölüm ya da fakültede sürdürebilir. Buna
karşılık, iyi bir üniversiteye girme uğruna istemediği bir bölüme giren
bir kişi eğitim ortamından hoşnut olsa bile, eğitimin özünden hoşnut
olamayacağı için başarılı da olamayabilir.
İyi üniversite derken genellikle yabancı dille ( İngilizce) öğretim
yapan üniversiteler kastedilmektedir. Yabancı dille öğretim yapan
üniversitelerin tercih edilme nedenlerinin biri de bu kurumlardan mezun
olanların özel sektör tarafından tercih edildiği inancıdır. Geçmişte bu
inancı destekleyici örnekler çoktu. Ancak son yıllarda gazetelerdeki iş
ilanlarında bu yoldaki tercihler artık eski sıklıkta görülmemektedir.
Çünkü Türkçe eğitim yapan bazı üniversiteler yabancı dil öğretimine de
özel önem vermeye başlamışlardır. Öte yandan yabancı dili sadece
üniversitenin bir yıllık hazırlık sınıfında öğrenme olanağı bulan
öğrenciler, o dile yeterince hakim olamadıklarından, öğretimi izlemede
zorluk çekmekte, bunun sonucu olarak, alan bilgisini de yeterince
edinememektedirler. Bu durum özellikle sosyal bilim alanındaki
programlar için geçerlidir. Öğretimi izleyebilecek kadar yabancı dili
bir yılda öğrenme umudu olmayanların yabancı dille öğretim yapan
programları tercih etmemeleri iyi olur.

Sadece belli bir meslek edinmek isteyenler üniversite eğitimi
görmelidir: Üniversite mezunlarından çoğunun eğitim gördükleri
alanlardan başka alanlarda çalıştıklarını gözleyen kimseler meslek
eğitimine yatırılan zaman ve paranın boşa harcandığını düşünerek
hayıflanmaktadırlar. Ekonomik sıkıntı içinde bulunan ülkeler için bu
düşünce bir dereceye kadar doğru olabilir ama, aslında üniversitelerin
üç amacı vardır: Bunlar,
Bilimsel araştırma yapmak ve bilgi üretmek
Meslek elemanı yetiştirmek
Kültür kazandırmak
Gençlerin büyük çoğunluğu ikinci amaç için üniversiteye yönelmekte, bir
diploma, birunvan alma ve bunlara uygun iyi bir iş edinme umudunu
beslemektedirler. Mezunlara bir diploma ve ona uygun bir de unvan
verilmektedir ama çalışma yaşamında doktorluk, mühendislik, hemşirelik,
öğretmenlik gibi sınırları yasalarla belirlenmiş olanlar dışında kalan
mesleklerin pek azı diploma ile yakından ilişkilidir. Üniversite
mezunlarının çoğunun eğitim gördükleri alanla doğrudan ilgisi olmayan
işlerde çalıştıkları sıklıkla gözlenen bir olgudur. Yükseköğretim
lisans programlarının çoğu, aslında belli bir konuda eğitim vermekte
ise de kazandırdığı bilgi ve beceri benzer başka alanlara da
aktarılabilmektedir. Böylece, iş aramaya çıkan bir mezun, başlangıçta
hiç düşünmediği iş alanlarında çalışma olanağı bulabilmekte, o işlerde
çalışırken önemli bir uyum sorunu da yaşamamaktadır. Şu halde
diyebiliriz ki üniversite eğitimi her zaman belli bir meslek
kazandırmamakta, daha çok kültür kazandırarak gencin daha geniş bir
alanda iş arama şansını artırmaktadır. Halen yaşadığımız ekonomik
bunalımda iş bulma zorluğu her meslek için geçerlidir Ancak bu durumun
sürekli olacağını düşünüp yanlış genellemeler yapmadan olaya
baktığımızda, hızlı ve çarpıcı değişimlerin olduğu ve olacağı
toplumlarda gençlerin bir çok alana uyarlanabilecek üst düzey beceriler
kazanması için yapılan yatırımların hiç de boşa gitmediği düşünülebilir.
Üniversiteler gençlerin iş bulma olanaklarını artırmak için programlara
çeşitli seçimlik dersler konmakta, bazı üniversitelerde ana dal, yan
dal adı altında programlar oluşturulmaktadır. Örneğin bir kimsenin ana
dalı psikoloji, yan dalı sosyoloji olabilmektedir. Bazı üniversitelerde
iki daldan diploma almak mümkündür.

Yükseköğretimin lisans programlarından birini bitirdikten sonra benzer
başka bir alanda lisansüstü eğitim görme olanağı vardır. Hatta kararlı
bir iş bulmak için böyle bir eğitime gerek de vardır. Örneğin fizik
mezunu bir genç bilgisayar, eğitim alanından mezun olan işletme
alanında üst eğitim görebilmektedir. Bundan başka, pek çok kişi, belli
bir alanda çalışırken kurumların açtığı hizmet-içi eğitim programlarını
ya da üniversitelerde verilen sertifika programlarını tamamlayarak
farklı alanlara geçmektedirler.
Detone
Detone

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler Empty Geri: Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler

Cuma Şub. 27, 2009 5:08 am
Gelecekte hangi mesleğin geçerli olacağını
şimdiden bilmek çok önemlidir: Meslek seçme durumunda olan gençlerden
bazıları “Gelecekte hangi meslekler geçerli olacaktır?”sorusunu
sormaktadır. Bu soruyu yanıtlayabilmek için bu gençlere “Kaç yıl
sonraki geleceği öğrenmek istiyorsun?” diye sormak gerekiyor.
Teknolojinin hızla gelişmekte olduğu bir dünyada, bir mesleğin belki
beş ya da on yıl sonrasını tahmin edebiliriz. Ondan sonra bu çekici
meslek teknolojinin gelişmesi ve buna bağlı olarak ekonomideki
değişimler sonucunda hüviyet değiştirmiş olacak, belki de pek çok
kişinin o alana girmesi sonucu bu günkü çekiciliğini yitirecektir.
Ülkemizde bunun değişik örnekleri geçmişte yaşanmıştır ve yaşanmaya
devam edecektir.
Gençlerin hangi mesleği seçtiği değil, bu hızlı değişime ayak
uydurabilmek için ne gibi bilgi ve becerilerle donanmış olduğu
önemlidir. Böyle bir dünyaya hazırlanmak için gençlerin kendilerini şu
alanlarda yetiştirmeleri gerekmektedir:

Teknolojik gelişme meslek görevlerini kolaylaştırmakta, el becerisi ve
beden gücünün yerini giderek artan oranda beyin gücü almaktadır. Bu
nedenle gençlerin matematik ve mantık alanlarında kendilerini iyi
yetiştirmeleri, akıl yürütme, yargılama yeteneklerini geliştirici
etkinliklere ağırlık vermeleri gerekmektedir. Ezberleme, geçer notla
yetinme, günü kurtarma gibi tutumları benimseyenlerin gelecekteki
değişimlere ayak uydurma şansı zayıf olacaktır.
Gelecekte birkaç meslek ve sık sık iş değiştirme yanında bir gün
boyunca birden fazla meslek icra etme durumunda olacak gençlerin elden
geldiği kadar spor, el sanatları, güzel konuşma ve yazma gibi değişik
yeteneklerini geliştirmeye de önem vermeleri gerekir. Böylece bir kimse
gününün değişik zaman dilimlerini değişik yetenekleri ile ilgili işleri
yaparak geçirebilir. Böylece hem gelirini artırabilir hem de ek bir iş
yolu ile değişik becerilerini değerlendirme olanağı bulabilir.
Günümüzde insanlar büyük iş yerlerinde, bir çok kişi ile işbirliği
yaparak çalışmakta; kendi küçük iş yerinde birkaç çırağı ile çalışan
insan sayısı giderek azalmaktadır. O halde geleceğin genci başkaları
ile iletişim kurabilme ve işbirliği yapabilme becerilerine sahip
olmalıdır. Değişik insanlarla değişik koşullarda çalışabilme
esnekliğine sahip olabilme, belirsizliğe dayanabilme ve yaratıcılık da
iş yaşamında başarıyı artırıcı kişilik özellikleri olarak görünmektedir.
Bir yabancı dil, özellikle İngilizce bilmek kişinin iş bulma ve gelişme
şansını artıracaktır. Bu özellikle yükseköğretim görmüş gençler için
çok önemlidir.
Üniversiteye Öğrenci Seçiminde Dikkate Alınan Özellikler
Üniversiteye girişte uygulanan sınav sistemi, öğrencinin akademik
yeteneğini ( soyut konuları öğrenme gücünü ) ve okul başarısını (
bilgisini ve çalışma disiplinini ) değerlendiren bir yapıdadır.
Öğrencinin okul başarısı da okuduğu okuldaki öğrencilerin Öğrenci Seçme
Sınavındaki puan ortalamaları ( akademik yetenek düzeyleri ) ile
diploma notları düzeyleri birlikte dikkate alınarak
değerlendirilmektedir. Böylece Anadolu liseleri, fen liseleri gibi,
öğrencileri bir sınavla seçilmiş olan okullardan mezun olanların
ortaöğretim başarı puanları diğer okulların mezunlarınınkinden daha
yüksek olarak değerlendirilmektedir.

ÖSYM’nin uyguladığı seçme sistemi adayların Tercih Bildirim Formunu
doldururken, girmeyi en çok istediği programı en başa yazdıklarını
varsaymaktadır. Kişinin girmeyi en çok arzu ettiği program ise onun
zihinsel, bedensel ve duyuşsal özelliklerine ve ekonomik olanaklarına
en çok uyan program olmalıdır. Daha önce de değinildiği gibi, bir kimse
pek çok kişinin girmek istediği, popüler ve dolayısıyla taban puanı
yüksek bir programa girip akademik yeteneğini kanıtlamayı en önemli
hedef olarak benimser ve diğer özelliklerinin programa uygunluğunu
dikkate almazsa programa girmeyi başarsa bile oradan mezun olmayı
başaramayabilir. Çok zeki fakat zevkine , rahatına düşkün bir genç,
zekası sayesinde sınavı kazanabilir ama çalışma alışkanlığına sahip
olmadığı için, kendisi gibi seçkin öğrencilerin bulunduğu ve başarının
gayrete, disiplinli çalışmaya bağlı olduğu bir öğretim ortamına ayak
uydurmakta çok zorluk çekebilir. Daha düşük puanla girilebilen bir
başka program bu gencin yapısına daha uygun olabilir.
Ülkemizde mesleklerin toplumsal saygınlık düzeylerinin çok farklı oluşu
gençlerin tercihlerini belirlemelerinde ve bunları sıralamalarında çok
önemli rol oynamaktadır. Sırf yeteneği kanıtlamak için yüksek puanla
öğrenci alan programları tercih etmek ve bunlardan ön sıralardaki
birine girebilmek için sınavda doğru yanıtlanması gereken soruların
hesabını yapmak yeterli değildir. Bu tür hedeflerine erişen nice
öğrencinin, bir süre sonra, bulundukları durumdan hoşnut kalmadıkları,
eğitimi yarım bırakarak ya da bitirdikten sonra yapılarına daha uygun
alanlara geçtikleri gözlenmektedir. Sadece akademik konuları öğrenme
gücünü kanıtlama ve meslek yolu ile saygınlık kazanma düşüncesi ile
verilen kararlar hem kişinin mutsuz olmasına hem de aile ve ülke için
ekonomik kayba yol açmaktadır. Bu nedenle gençlerin tercihlerini
kesinleştirmeden önce kendilerini çok iyi dinlemeleri, kişiliklerinin
başka yönlerini de dikkatle ve ayrıntılı olarak değerlendirmeye
çalışmaları uygun olur.

Kendini Tanıma
İnsan, her canlı gibi, yaşamı boyunca bir takım gelişim evrelerinden
geçer. Kişilik gelişimi insanın toplumsallaşması, içinde yaşadığı
toplumun beklentilerini yerine getirebilmesi için gerekli tutumları ve
iletişim becerilerini kazanması sürecidir. Bu gelişim süreci zihinsel
ve duygusal gelişim başlıkları altında bilimsel olarak incelenmektedir.
Yirminci asrın ortasından itibaren buna Mesleki Gelişim adı verilen bir
boyut eklenmiştir. Mesleki gelişim bireyin giderek karmaşıklaşan
çalışma yaşamında kendine uygun bir yer edinmesi ve o ortamda kendini
gerçekleştirebilmesi için gerekli davranışları geliştirme süreci olarak
tanımlanabilir.

Mesleki gelişim süreci okul öncesi dönemden başlayıp meslek ömrünün
sonuna kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreç boyunca bireyin şu
istendik davranışları geliştirmesi beklenir:
Hangi işleri ne derece yapabildiğinin farkında olma; çeşitli
konulardaki yeteneklerini doğru, gerçekçi ve ayrıntılı olarak
değerlendirebilme
Bir eğitim ortamından, bir çalışma alanından, kısaca bir meslekten neler beklediğini açık ve net bir biçimde ifade edebilme
Mevcut seçenekleri inceleme, başka seçenekler olup olmadığını araştırma
Seçeneklerin her birini, istek ve beklentileri karşılama, var olan
yeteneklerle ve ekonomik olanaklarla erişebilme olasılığı bakımından
değerlendirme
İstekleri karşılama olasılığı en yüksek görünen ve erişme olasılığı olanlara yönelme kararını verebilme
İnsanın yaşamı boyunca yerine getirmesi gereken gelişim görevleri
içinde en önemlisi ve en zor gerçekleştirilebileni ne istediği ve
neleri ne ölçüde yapıp neleri yapamayacağı konusunda net ve kararlı bir
benlik algısı geliştirmesidir. Kendini bilmek her devirde ve kültürde
olgunluğun birinci koşulu sayılmıştır. Meslek seçimi söz konusu
olduğunda kişinin kendini bilmesi demek hangi çalışma alanının
gerektirdiği görevleri yerine getirebileceği, ( yetenekleri ) nasıl bir
çalışma ortamında ne gibi işleri yapmaktan hoşnut olacağı ( ilgileri )
ve mesleki etkinliklerden başka ne gibi yararlar beklediğini ( meslek
değerlerini ) açık seçik olarak ifade edebilmesi demektir. Bu ancak
insanların çoğunun en erken orta yaşlarına doğru erişebilecekleri bir
durumdur. Ne var ki insanlar henüz yeniyetmelik dönemlerinde iken
yaşamlarının en önemli kararını verme sorunu ile karşılaşmaktadırlar.
Gençlerin kendilerini tanımalarını güçleştiren etmenleri şöyle belirleyebiliriz:

Ergenlik döneminde insanların deneyimleri yetersizdir. Eğitim
kurumlarımızın çoğunun kol çalışmaları, seçimlik dersler, öğrenci
klüpleri, hobi geliştirici kurslar gibi, bireylerin yeteneklerini
keşfetmelerini kolaylaştırıcı öğretim ortamları hazırlamada yeterli
olduğu söylenemez. Okullarda fen ve matematik dışındaki konu
alanlarında başarının fark edilerek ödüllendirilmesi de yaygın bir
uygulama değildir. Sınıfların kalabalık, öğretimin yarım gün yapıldığı
okullarda öğretmenlerin öğrencilerini değişik yönleri ile tanıma
olanakları çok azdır. Aşırı özellikleri nedeni ile göze batan
öğrenciler dışında kalan geniş gruplar hakkında öğretmen kanaatleri
genellikle bulanık olduğundan, bunların ifade edilmesi için oluşturulan
gözlem formlarının da güvenilirliği düşüktür. Sınavlardan alınan notlar
öğrencinin başarısı hakkında kabaca bir fikir vermektedir ama onun
çeşitli ders konularında akıl yürütme, analitik düşünme, yaratıcılık
gibi özellikler yönünden ne düzeyde olduğu hakkında ayrıntılı fikir
vermekten uzaktır.
Ergenlik kimliği oluşturma dönemidir. O zamana kadar geçirdiği
deneyimler sonucu kendisi hakkında edindiği bir takım yargıları
değerlendirme, bunları bütünleştirme, kendisinin kim olduğunu tanımlama
çabasındadır. Bu dönemde bir çok gencin ilgileri kararsız, meslek
emelleri gerçeklerden oldukça uzaktır. Ergenlerin derdi yetişkin
dünyasında iyi bir yer edinmek, kendini çevresine kanıtlamaktır. Bu
nedenle çevre tarafından istendik özellikler yönünden güçlü oldukları
izlenimi uyandırmaya çabalamakta, çevrenin önemsemediği özelliklerini
fark edip değerlendirememektedir. Bu durum özellikle aşırı istekçi ve
otoriter ailelerin çocuklarında daha çarpıcı biçimde görülmektedir.
Çevresini, özellikle ana babasını hoşnut etme çabasında olan genç zayıf
yönlerini yadsıma, eğilimlerini bastırma, gerçek özüne uygun bir kimlik
yerine ana babasının hoşuna gidecek bir kimlik geliştirme zorunluluğunu
duymaktadır. Özüne yabancı, başkalarının beğenisine aşırı derecede
duyarlı gençler ilgi ve yeteneklerine uygun olmayan, erişmesi olanaksız
eğitim ve meslek hedeflerine yönelmekte, emelleri gerçekleşmeyince
çöküntü yaşamaktadırlar.
Seçenekleri Araştırma
Sağlıklı bir meslek kararı verebilmenin diğer bir koşulu seçenekler
konusunda bilgi sahibi olmaktır. Oysa gençlerin eğitim ve meslek
seçenekleri hakkında bilgilerinin yetersiz ve çok kere de yanlış olduğu
gözlenmektedir. Gözlemler ve araştırmalar üniversiteye gelen
öğrencilerin ilk aylarda yarıdan fazlasının bulundukları bölümden
memnun olmadıklarını göstermektedir. Bunların bir kısmı, hakkında bilgi
sahibi olmadıkları bölümleri tercih etmek zorunda kaldıklarını, bir
kısmı ise isteyerek geldikleri bölümde aradıklarını bulamadıklarını
ifade etmekte ve bir sonraki yıl alan değiştirme planları
yapmaktadırlar. Neyse ki bunların önemli bir bölümü yıl sonuna doğru
bulundukları alanın kendilerine uygun olduğunu fark edip ona bağlanmaya
başlamaktadırlar. Eğitim sistemimiz öğrencilerin çoğunu ilköğretimin
sonunda bir meslek eğitimi seçmeye bir kısmını ise bir yıl sonra alan
seçmeye zorlamaktadır. Bu yaştaki seçimlerin çoğu ana babaların
yönlendirmesi ile gerçekleşmektedir. Onların da bir çok seçenekten
habersiz olarak bu işlemi yürüttükleri gözlenmektedir. Oysa gençlerin,
geleceklerini yakından ilgilendiren bir konuda karar vermeden önce,
kendilerine açık olanakları araştırmaya girişmeleri, eğitim ve meslek
seçenekleri hakkında bilgi edinme çabası göstermeleri gerekir.
Gençlerin böyle bir girişimde bulunmalarını engelleyen bazı psikolojik
ve toplumsal nedenler vardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz:

Gencin çevresi çok dar, bilgi edinme olanakları çok kısıtlı olabilir.
Bu durum özellikle kırsal kesimde yetişen gençler için geçerlidir. Bu
çevrelerde polislik, öğretmenlik, hemşirelik dışındaki meslekler için
uygun örnekler de olmadığından gençlerin seçenekleri bu ve benzeri
birkaç meslek alanı ile sınırlı kalabilmektedir. Bilgi kaynaklarından
haberli olamama ya da onlara ulaşma zorluğu yüzünden insanlar yetersiz
bilgi ile karar verme durumunda kalmaktadırlar.
Bilgi edinmeyi engelleyen diğer bir neden kişinin korkularıdır.
Seçeneklerin çokluğu kendine güvensiz kişiyi şaşkına çevirebilmekte,
kafasını karıştırabilmektedir. Böyle bir kişi değişik durumlara uyum
yapabilmek için esnek düşünebilme gücünden yoksundur. Yeni bir seçenek
daha önce verilmiş bir karardan vazgeçmeyi gerektirebilir. Bu da yeni
bir belirsizlik durumu demektir. Oysa güvensiz kişiler ancak net ve
kesin durumlarda rahat edebilirler. Böyle bir kişilik yapısına sahip
bireyler ne kendilerine ne de olanaklara ilişkin gerçekleri aramaya
girişirler.
Kendine güvenen kişiler ise araştırmanın getireceği yeni bilgilerin
gelişimlerine olumlu katkıları olacağına inanır ve bu yolda
girişimlerde bulunurlar. Bunların en önemlisini, yukarıda da
değinildiği gibi, kendini tanıma konusunda gösterilen çabalar
oluşturur. Kendini tanıyan, olanaklarının sınırlarını ve gerçek
isteğinin ne olduğunu bilen bir genç, önündeki seçenekleri bu ölçütler
açısından değerlendirir, hatta başka seçenekler olup olmadığını
araştırır. Buna karşılık, kendine ilişkin bazı gerçeklerle yüz yüze
gelmekten kaçınan, kendinde çok üstün. nitelikler gördüğü için üst
düzey hedeflere yönelen kişi ise, kurduğu hayali düzenin bozulacağı
korkusu ile, değişik seçenekleri araştırmaktan kaçınır, önerilen
seçenekleri de mantık dışı bahanelerle reddeder. Şu halde diyebiliriz
ki, kendini araştırma ile seçenekleri araştırma eğilimi, kişinin doğası
ile barışık olmasından kaynaklanan, yeni uyarıcılara açık olma
eğiliminin görünümüdür.
Kendini ve meslekleri tanımak için neler yapmalı?
Detone
Detone

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler Empty Geri: Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler

Cuma Şub. 27, 2009 5:08 am
İnsanın yaradılışını, gerçek özelliklerini
tanıması, kendini doğru değerlendirmesi kolay gerçekleştirilecek bir
hedef değildir. Bu özellikle deneyimi az ve kendini kanıtlama çabasında
olan gençler için daha da zordur. İnsanların kendilerini tanımalarını
engelleyen en önemli etmen başkaları tarafından beğenilme, kabul görme
arzusudur. Kendini başkalarının ölçütlerine göre değerlendiren kişi
büyük olasılıkla kendi gerçeğinden uzaklaşacak, kendi özüne uymayan bir
öz kavramı geliştirecektir. Doğru ve gerçekçi bir öz kavramı
geliştirmenin ön koşulu çevrenin beklentilerine ve değerlendirmelerine
aşırı derecede duyarlı olmamaktır. İçsel özgürlüğünü geliştirmiş kişi
kendini inceleyerek doğasını tanıyabilir.

Doğasını tanımak isteyen kişinin yapacağı iş değişik ortamlarda neler
yaşadığını, çeşitli durumlar ve olaylar karşısında neler hissettiğini
sık sık gözden geçirmek ve bu yaşantılarının adını koymaktır.
Başkalarının önem verdiği özelliklerine sahip olduğuna kendini
inandırmaya çalışan, başkalarının önem vermediği özelliklerini
bastırmaya çalışan kişi, doğasına yabancılaşmaya ve gizilgüçlerini
kullanamamaktan ileri gelen bir uyumsuzluk yaşamaya adaydır.
ÖSYM adayların kendilerini tanımaları, yükseköğretim programları
hakkında bilgi edinmeleri için bazı ölçme araçları ve yayınlar
hazırlatmıştır. Bunlardan Kendini Değerlendirme Envanteri on üç,
BİLDEMER ( Bilgisayar Destekli Meslek Rehberliği ) programı altı
yıldır, ve “Üniversiteler, Yükseköğretim Programları ve Meslekler
Rehberi” adlı kaynak kitap on beş yıldır okullarda ve dershanelerde
kullanılmaktadır. Programları ve meslekleri tanıtan kaynak kitaptaki
bilgiler internet sayfalarımıza aktarılmıştır. Kendini ve çevresindeki
olanakları tanımaya yatkın bir kişi bu kaynaklara erişmekte zorluk
çekmeyecektir.

Karar Verme ( Belli bir seçeneğe yönelme )
Meslek gelişiminin bu aşamasında yapılacak iş, yukarıda açıklanan iki
alanda edinilen bilgilerin birlikte değerlendirilmesi, istenilir
yönleri en fazla, istenmeyen yönleri en az ve erişme olasılığı yüksek
seçeneğin bulunmasıdır.

Karar verme süreci, yukarıda açıklanan iki gelişim görevinin başarı ile
tamamlanması halinde başarı ile gerçekleştirilen zevkli bir işlem
olabilir. Kendisi ve çevresi hakkında bilgisi yetersiz, iddiaları
yüksek, aşırı kaygılı, sorumluluğunun bilincine erememiş kişilerin bu
aşamada farklı davranışlar sergiledikleri görülmektedir. Örneğin
kendine güvensiz kişiler, başkalarının (aile büyükleri, arkadaşlar vb.)
daha iyi bilecekleri düşüncesi ile, kararı başkalarına bırakmakta ya da
başkalarının kararlarını benimseyip uygulamaktadırlar. Aşırı kaygılı
kişilerin tepkisi iki türlü olmaktadır. Bunlar ya hemen kararı
kesinleştirmek için acele etmekte, ya da seçenekleri en ince ayrıntısı
ile inceleme, başka seçenekler arama, çabalarını bir türlü sona
erdirememekte ve kararlarını kesinleştirememektedirler. Sorumsuz
kişiler de kararı en son güne bırakmaktadırlar ama geçen süre zarfında
karar verme konusunu düşünmemeyi tercih etmektedirler. Karar verirken
bazı insanlar sezgilerine, bazıları mantıklarına bazıları ise
başkalarına güvenmektedirler.

Karar verme konusunda sorunlu bir grup daha vardır ki, bunlar kronik
kararsızlardır. Bu kimseler hiçbir seçeneği kendilerine uygun
bulmamakta; karar verme zorunda kaldıklarında hiç bir seçeneğe uzun
süre bağlanamamakta, sık sık karar değiştirmektedirler. Sonuçta hangi
seçeneği benimserlerse benimsesinler gözleri daima başka seçeneklerde
kalmaktadır.

Meslek Seçimi konusunda verilecek karar, dayanağını kişinin özünden
almalıdır. Kişilik gelişimleri sağlıklı olan, özlerini tanıyan ve onu
gerçekleştirme çabasında olan kimseler gerek kendileri gerekse çevre
olanaklarına ilişkin doğru, ayrıntılı ve gerçekçi bilgilere sahip
olduklarından, doğru karar vermekte güçlük çekmemektedirler. Çünkü
kendi ile barışık kişilerin karar verme sürecinde, kendilerine ve
seçeneklere ilişkin gerçekleri çarpıtma, bazılarını yok sayma gibi,
bilinçli ya da bilinçdışı etmenlerin yeri yoktur.

Aşağıda biri kendini ve çevresindeki olanakları özgürce araştıran,
diğeri ailesinin istekleri doğrultusunda davranan, bir diğeri ise kendi
sınırlarını bilmeyen ve program seçme işlemini ciddiye almayan üç
gencin meslek gelişimi öyküsü örnek olarak verilmiştir:
Detone
Detone

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler Empty Geri: Meslek Seçiminde Bilinmesi Gerekenler

Cuma Şub. 27, 2009 5:09 am
Örnek-1

“Genellikle başarılı bir öğrenci sayılırım. Bunu kısmen düzenli
çalışmama borçluyum diyebilirim. İlköğretim döneminde takdirler,
teşekkürler aldımsa da Anadolu liseleri sınavını kazanamadım. Puanım az
farkla yeterli olamadı.

Lisede fen derslerim iyi sayılırdı. Yani kırık not almamıştım.
Matematikte komşumuzun oğlundan ders almak suretiyle geçer not
alıyordum. Fizik ve kimyada da durumum pek farklı değildi ; öğretmenin
öğrettiklerini evde düzenli tekrarlamak suretiyle öğrenebiliyordum ama
farklı bir problem sorulduğunda bocalıyordum. Onun için bu derslerde
geçer not aldığım zaman mutlu oluyordum. Biyolojide durumum çok daha
iyi idi. Hatta bu alana özel ilgim bile var diyebilirim. Kır
gezilerinde çevredeki hayvan ve bitkileri fark eder onlardan örnekler
toplarım. Bu şekilde bir kelebek koleksiyonu da yaptım. Akvaryumumda
çeşitli balıklarım ve bir de kuşum vardı. Öğretmenime biyoloji
laboratuarının düzenlenmesine yardım ettiğimde bu işten çok
hoşlandığımı fark etmiştim.

İnsanların ruh durumlarını, belli olaylar karşısında neler
hissettiklerini incelemek ve sorunlarını dinleyip yardımcı olmak da
bence çok ilginç bir uğraşı olarak görünüyordu. Boş zamanlarımda
psikoloji ile ilgili hikaye ve romanlar okumaya çalışıyordum.

Gelecekteki mesleğim aile içinde tartışıldığında herkes bir meslek
öneriyordu. Babam eczacı, annem doktor, dayım ise inşaat mühendisi
olmamı önermişti. Arkadaşlarım da mühendisliği düşünüyorlardı. Ben
önerilen tüm meslekleri tanıtıcı yayınları okudum. En başarılı olduğum
ve ilgi duyduğum alan biyoloji olduğu için onunla ilgili yayınları
özellikle inceledim. Bu arada biyoloji ile ilgili meslek olarak fizik
antropolojiyi tanıdım. Ancak tercih listeme önce veterinerlik, sona
doğru da biyoloji programlarını yazdım. İyi bir veteriner olabilirsem
evcil hayvan kliniği açmayı veya evcil hayvan yetiştirip satmayı
düşünüyordum. Bu iyi kazanç getirecek bir iş olarak görünüyordu bana.
Biyoloji alanına girersem de hedefim aynı olacaktı. Sonunda bir
biyoloji programına yerleşebildim. Biyoloji bölümünü iyi bir derece ile
bitirdim Şimdi yüksek lisans eğitimi görüyorum ve bir yandan da bir
hayvan hastanesinde yardımcı eleman olarak çalışıyorum. Bir biyoloji
bölümüne araştırma görevlisi olarak girebilir ya da biyoloji öğretmeni
olabilirim Ama gelecekte kuş, köpek, kedi gibi evcil hayvan yetiştiren
bir yer açmak idealimden vazgeçmiş değilim.”

Bu genç geçirdiği yaşantıları değerlendirerek neleri yapıp neleri
yapamadığı, hangi etkinliklerden hoşlandığı konusunda açık bir fikre
sahip olmuş, kendisini oldukça net bir biçimde ve uygun sözcüklerle
ifade edecek kadar berrak bir benlik algısına erişmiş görünmektedir.
Kişi aynı güvenle meslekleri de incelemiş ve kendine uygun bir alan
belirlemiştir. Aile bireylerinin önerilerini, arkadaşlarının
telkinlerini dikkate almış ama onlardan birine bağımlı kalmamış, öz
yapısına saygılı davranarak, özünü gerçekleştirebileceği kariyer planı
yapmıştır.

Örnek- 2

“Ben tıp doktoru bir baba ile iktisatçı bir annenin ikinci çocuğuyum.
İlk çocukları özürlü olduğu için annem babam benim doktor olmamı
istiyorlardı. Her halde ağabeyimin sorunları ile bu şekilde daha iyi
ilgilenebileceğini düşünüyorlardı. Ben okulda oldukça başarılı bir
öğrenci idim. Hemen her dersten ortalamanın üzerinde not alıyordum ama
en güçlü yeteneğim sanat alanında idi. Sekizinci sınıfta iken resim
yarışmasında dünya birincisi olmuştum. Ama babam vaktimi resimle
geçirmemem için bana gerekli resim malzemeleri almıyor, beni resimle
uğraşırken gördükçe fen derslerine çalışmamın daha iyi olacağını
söylüyordu. Lisede resim çalışmalarımı tamamen bırakıp bütün enerjimi
fen alanındaki derslere verdim. Bir çok arkadaşım gibi ben de bir
dershaneye devam ettim . Sınava ilk girdiğim yıl bir tıp fakültesine
girememiştim. İkinci yıl tercih listeme, daha düşük puanla öğrenci alan
programları da yazdığım için bunlardan birine yerleştim. Çalışkan ve
disiplinli olduğum için fakülteyi zamanında bitirdim. Bir süre
pratisyen hekim olarak çalıştım. Estetik cerrah olmak istiyordum. Ama
iki kere girdiğim Tıpta Uzmanlık Sınavında başarılı olamayınca daha
düşük puanla girilebilen başka uzmanlık seçeneklerini yazarak sınava üç
kere daha girdim. Bu sınavlarda da başarılı olamayınca uzmanlık eğitimi
görme umudumu yitirdim. Bu arada resim çalışmalarıma tekrar
yönelmiştim. Açtığım bir sergi epey ilgi gördü ama resim yaparak
hayatımı kazanmak bana biraz olanaksız görünüyordu. O sırada hoş bir
tesadüf oldu. Sergiyi gezen bir tıp yayınları editörü bana yayıncılık
alanında çalışmayı teklif etti. Ben şimdi tıp alanındaki kitap ve
dergilerin resimlerini çizmekte, internet sayfalarının grafik
düzenlemelerini yapmaktayım ve yaptığım işi çok seviyorum”

Bu genç de sonunda özüne uygun bir mesleki ortam bulabilmiştir. Tıp
eğitimi şu andaki işinin kalitesine önemli katkı sağlamaktadır
kuşkusuz. Ama uzun, zahmetli ve masraflı bir eğitim olan tıp eğitimi,
ekmeğini çizimle kazanmak isteyen bu genç için zorunlu muydu? Onun
yerine hekimlik mesleğine bağlanabilecek başka bir genç yerleştirilmiş
olsaydı daha iyi olmaz mıydı?

Örnek -3

“İlk yıl, üniversite tercih formumu dolduracağım günler yaklaştıkça
içimi bir sıkıntı kaplıyordu. Çünkü annem öğretmen olmamı istiyordu.
Evlenip çocuk sahibi olduğum zaman boş vakitlerim olabileceğini, evime
vakit ayırabileceğimi düşünüyordu. Babam işletme - iktisat eğitimi
görmemi öneriyordu. Ben ise çok sevdiğim bir arkadaşımın girmek
istediği uluslararası ilişkiler bölümüne gitmeyi ve diplomat olmayı
düşlüyordum. Okulda başarı düzeyim düşük, matematikten durumum daha da
kötüydü. Ama ben okulda iyi öğretim yapılmadığına, dershaneye giderek
kendimi geliştireceğime inanıyordum. Bu inançla iki yıl sürekli
dershaneye devam ettim. Orada yapılan sınavlarda da puanım düşüktü.
Öğretmenlerim istediğim bölüme girme olasılığımın çok düşük olduğunu
söyledilerse de aldırmadım. Tercih bildirim formuma önce uluslararası
ilişkiler alanı ile, daha sonra siyaset bilimi, kamu yönetimi gibi
alanlarla ilgili programları yazdım. İlk yıl hiçbir yere yerleşemedim.
Yine bir yıl dershaneye gidip aynı bölümleri yazdım ama son bir iki
tercihimi de sosyolojiden yaptım. Fakat bir tercihimde kodlama hatası
yapmışım . Zihin engelliler programına yerleştirildim. Bu bölümü
bitirince zihinsel özürlü çocukların öğretmeni olurmuşum. Böyle bir
meslek aklımın ucundan geçmiyordu. Annem bu programa kayıt yaptırmamı
ve öğretmen olmamı istedi ama ben reddettim. Çünkü uluslararası
ilişkilere girebilmeyi bir kere daha denemek ve on aylık vaktimi sınava
hazırlanarak değerlendirmek istiyordum. Yine dershaneye gittim ama bu
defa, bir önceki yıl bir programa yerleştirildiğim için ağırlıklı
ortaöğretim puanım çok düştü. Zaten sınavda iyi bir puan da
alamamıştım. Böylece üniversite eğitimi görme şansımı tümüyle kaybettim”

Bu örnekte yeteneklerini iyi değerlendiremeyen, sınav sisteminin
özelliklerini bilmeyen ya da inceleme gereği duymayan, dikkatsiz bir
gencin yanlış kararları sonucunda fırsatları nasıl yitirdiği
görülmektedir. Bu örnekler gençlerin öncelikle akademik yetenek
düzeylerini iyi değerlendirmeleri, bir yükseköğretim programına
yerleşebilme ve üst düzeyde eğitim görebilme olasılıklarını iyi
değerlendirmelerinin ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Akademik
yetenek düzeyi yüksek bir genç tercihlerini belirlerken alan seçiminde
hata yapsa bile bunu daha sonra düzeltme olanağını bulabilir. Ama okul
başarısı ve yetenek düzeyi sınırlı olan gençlerin çok dikkatli
davranmaları, yüksekten uçmamaları ve durumlarına uygun eğitim
alanlarında okumaktan mutlu olmayı bilmeleri çok önemlidir.

Yükseköğretime Başvuracak Gençlere Öneriler

Yükseköğretimde program tercihlerini belirleme aşamasında olan bir gencin şu hususları göz önünde bulundurması yararlı olur:

Önce kendini dinlemeli, geçmişte ne gibi işleri yaparken, ne gibi
ortamlarda bulunurken mutlu olduğunu, ne zaman gerginlik ve sıkıntı
duyduğunu hatırlamaya çalışmalıdır. Böyle bir içe bakış yöntemi kişiye
hangi konuları kolay öğrendiği, hangi alanlarda çalışmakla mutlu olduğu
hakkında bir fikir verir. İlgilerine uygun alanda çalışan insanlar
çalışmayı bir angarya değil bir zevk olarak yaşarlar.
Meslekler, eğitim programları ve çalışma yaşamı hakkında bilgi verici
kaynaklara ulaşmaya, onları dikkatle izleyip değerlendirmeye çalışmalı,
girmeyi düşündüğü bölümlerde verilen eğitim hakkında bilgilenmek için
mümkünse oralarda okuyan gençlerle konuşmalı, o alanlardaki eğitimin
kendisine sağlayacağı yararlarla kendisinden beklenenleri
karşılaştırmalı, bu araştırmayı çok yönlü olarak yapmalı, birkaç
kaynağa takılıp kalmamalı, başkalarından duyduklarının doğruluğunu
resmi kaynaklara başvurarak sınamalıdır.
ÖSYM Kılavuzunu bizzat kendisi okumalı, anlamadığı yerleri
öğretmenlerine sormalıdır. Kılavuz, aday ile ÖSYM arasındaki anlaşma
metni, kontrat sayılır. Kişi bu dokümanın kendisi ile ilgili
bölümlerinin okunmasını başkalarına bırakmamalı, kulaktan dolma
bilgilerle hareket etmemelidir.
ÖSYM, adayları programlara yerleştirme işlemini bitirdikten sonra bazı
programların kontenjanlarının dolmadığını görerek ek yerleştirme işlemi
yapmaktadır. Bu da ya öğrencilerin yeterince bilgi sahibi
olmamalarından ya da önyargılı olmalarından dolayı ilk tercih
listelerinde bu programlara yer vermediklerini göstermektedir. Oysa bu
programlar bir çok öğrenci için uygun olabilir
Sevgili üniversite adayları

ÖSYM Tercih Bildirim Formunuzu doldurduktan sonra siz imzalayacaksınız.
Bu demektir ki tercihlerinizin yapınıza uygunluğundan siz sorumlu
olacaksınız. Bu sorumluluğu ne derece bilinçli olarak yerine
getirirseniz gelecekte o derece halinden hoşnut bir kişi olabilirsiniz.

Meslek yaşamınızı mutlu ve yararlı olabileceğiniz çalışma alanlarında sürdürebilmeniz dileği ile,

Prof. Dr.Yıldız Kuzgun
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz