Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

Lozan'da Batıya Boyun Eğdiren ATATÜRK- Prof. Dr. Metin KALE 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Lozan'da Batıya Boyun Eğdiren ATATÜRK- Prof. Dr. Metin KALE 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Lozan'da Batıya Boyun Eğdiren ATATÜRK- Prof. Dr. Metin KALE Empty Lozan'da Batıya Boyun Eğdiren ATATÜRK- Prof. Dr. Metin KALE

Çarş. Ara. 17, 2008 2:06 am
Lozan'da Batıya Boyun Eğdiren ATATÜRK- Prof. Dr. Metin KALE

--------------------------------------------------------------------------------

Dönemin İngiltere Başbakanı Asquith, parlamentoda 9 Kasım 1914 günü
"Osmanlı devleti kılıcını çekmiştir, kılıçla yok edilecektir" derken
Osmanlıların kılıç ve silahla anayurtlarından atılacaklarını, artık
sıranın Anadolu'dan ve de haritadan silinmelerine geldiğini işaret eder
gibiydi. Lozan'ı iyi anlayabilmek için Sevr'le karşılaştırmak gerekir.
Sevr yenilmiş, mahcup ve yılgın bir imparatorluğun temsilcilerine
dayatılan, Anadolu'nun işgalini öngören ve Anadolu'da ısmarlama bir
Ermenistan ve Kürdistan yaratmak isteyen bir projenin adı iken Lozan,
Curzon 'un kendi ifadesiyle "Şimdiye kadar biz kendi barış
antlaşmalarımızı yenilmiş tarafa dikte ederdik, şimdi ise düşmanla
(Türkiye) pazarlık ediyoruz, duyulmamış bir durum" du. Mustafa Kemal,
kazandığı 30 Ağustos 1922'deki büyük zaferle sadece Yunanlıları
Anadolu'dan atmadı, topraklarında güneş batmayan İngiliz
imparatorluğunun belkemiğini oluşturan Yakındoğu politikalarının da
iflas ettiğini bütün dünyaya gösterdi.

Karakteri özgürlük ve bağımsızlık olan Mustafa Kemal'in önderliğindeki
Türkler, savaş kaybetmekle devletlerin ve ulusların haritadan
silinemeyeceği gerçeğini Asquith'e öğretmiş oldular.

Lozan, Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan devletlerden birinin galiplerle
eşit koşullar içinde ve kendi koşullarını benimseterek imzaladığı tek
anlaşma olarak tarihteki onurlu yerini almıştır. Lozan, Anadolu'da Türk
Aydınlanması'nın da yolunu açan bir barış antlaşmasıdır. Cumhuriyet
tarihimizde Türk diplomasisi Lozan ile başlar denilebilir. Ancak
Lozan'da görüşmeler çetin ve ateşli geçti. Çünkü masada tartışılan
sorunlar sadece son 3-4 yılın değil yüzyılların sorunuydu. Bu çetin
işlerin hakkından da kan dökerek elde edilmiş vatan için pazarlık
yapmanın ne demek olduğunu en iyi bilen İsmet Paşa gelebilirdi. Nitekim
Lozan'da tarih İsmet Paşa'yı bir kahraman olarak kaydeder. İsmet Paşa
bir asker olarak nasıl savaşılacağını iyi bilmesine karşın Avrupa
diplomasisinin kurnaz ve sinsi siyaset adamlarıyla nasıl baş
edilebileceğini bilmiyordu. Bildiği bir şey, Mustafa Kemal'in kendisine
tam desteği ve güveniydi. Mustafa Kemal giderken ona Türkiye'nin ulusal
hedeflerini belirten 3 sayfalık ve 14 maddelik bir talimat verdi.
Hiçbir kısıtlanma olmaksızın Türkiye bağımsız ve egemen bir devlet
olarak tanınacak, her türlü kapitülasyonlar kabul edilmeyerek müzakere
bile edilmeyecekti. Müttefikler için ise kapitülasyonları korumak,
hatta geliştirmek çok önemliydi.

Onlar barıştan çok, çıkarlarının hesabı içindeydiler. Onlara göre
Türkler "diplomasinin kaygan alanlarında bu bilince sahip değil ve uzun
süre direnemezler" di. Curzon, İsmet Paşa'yı "en yüksek fiyatı koparmak
için pazarlık yapan, sonunda verilen fiyata razı olan halı satıcısı"
gibi görmekteydi. Kısa zamanda yanıldığını anladı, ne acıdır ki
zamanımızda bazı devlet başkanları kimi siyasetçilerimizi Dubai'de veya
Washington'da "at pazarlığı yapan tüccarlar" olarak tanımlama cüretini
gösteriyordu. İsmet Paşa'da Curzon'un nedenini bir türlü anlayamadığı,
Doğulularda böyle şey olmaz dedirten özellik, "ilkelerini her şeyin
üstünde tutan vatansever bir anlayışla, yurdunun çıkarlarını savunma
direnci ve inancı" ydı.

Curzon başta olmak üzere İsmet Paşa'nın rakipleri, yenilmiş bir devlete
tasfiye koşullarını dikte ettirmeye gelmişlerdi ve karşılarında o yenik
imparatorluğun sinmiş bir paşasını bulacaklarını sanıyorlardı. O ise
Lozan'a Mondros'tan değil Mudanya'dan geldiğinin bilinci içindeydi.
Bütün olasılıklara hazır olma ve her koşulda en iyi kararı verebilme
özelliğini İsmet Paşa Lozan'da da göstermiştir. Tartışmaların
kapitülasyonlar sorununda kilitlendiği ilk dönemde, durumu soran
gazetecilere "Hangi imtiyazlar? Bunları onlara kim vermiş? Nasıl
vermiş? Hangi koşullar altında verilmiş? Bilmiyorum ki imza edeyim...
Bunları bana gösteriniz, tetkik edeyim dedim... Hayır, şimdiden,
görmeden, bilmeden ve anlamadan imza ediniz, dediler... Tabii
reddettim" şeklinde cevaplandırıyordu. "Ben bugüne kadar arkasında ne
olduğunu bilmediğim kapıyı açmadım" sözleri, ne kadar dikkatli, itinalı
ve ince ayrıntılara özen gösteren bir anlayışla barış görüşmelerini
devam ettirdiğinin işaretidir.

Kendilerini dünyanın egemenleri sananlar, karşılarında "alttan almayan,
kafa tutan ve özgüveni tam" bir Türk devlet adamını gördüklerinde
şaşkına dönmüşlerdi. Bu direnci ve özgüveni İsmet Paşa'ya veren ve
"Amaca ulaşmak için izleyeceğimiz yolu, duygularımızla değil aklımızla
çizmeliyiz... Sağlam sınırlarla çevrili, uygar, özgür ve bağımsız bir
ulus yaratacağız... Türkler artık kendilerini ezdirmeyecektir...
(ezilen diğer uluslara) Türklerin yapacaklarını örnek alın, dünya o
zaman daha iyi olacaktır" diyen Ankara'da bir Mustafa Kemal vardı.
İsmet Paşa'nın bağımsızlık, ulusal egemenlik ve kapitülasyonlar
konusunda ödün vermez tutumu, Curzon'u çılgına çevirmişti.

Mustafa Kemal kapitülasyon konusunun tartışılmasını bile ulusal
onurumuza yönelik bir hakaret saymakta ve "Bundan sonra kazanacağımız
zaferler ekonomi, bilim ve eğitim zaferleri olacaktır... Artık eski
felaketli günler geri gelmeyecektir... Bütün amacımız dışa karşı
bağımsızlığı, içeride ulusal egemenliği korumaktan ibarettir...
Kapitülasyonlar bir devleti mutlaka bitirir. Osmanlı ve Hindistan
Türk-İslam imparatorlukları bunun kanıtıdır... Bugün düşündüğüm şey,
maddi olarak kanla kaldırılan kapitülasyonların, bir daha dirilmemek
üzere yokluğa gömülmesini sağlamaktır... Osmanlı ülkesi, yabancıların
sömürgesinden başka bir şey değildi. Tanzimat döneminde yabancı sermaye
üstün haklara sahipti. Devlet ve hükümet, yabancı sermayenin
jandarmalığından başka bir şey yapmamıştı. Her yeni millet gibi Türkiye
bunu uygun bulamaz. Burasını esirler ülkesi yaptırmayız... Adli
kapitülasyonlar çok güçlü ve ateşten bir zincir halinde boynumuzdadır.
Düşmanlarımız bunların mutlaka devam etmesini istiyorlar. Bunları
kuşkusuz boynumuzdan atacağız..." anlayışındaydı. Mustafa Kemal'in ve
Türkiye'nin o günkü mücadelesi, yalnız Türkiye'ye ait olmayıp bütün
ezilen ulusların ve bütün Doğu'nun da dramı ve sorunuydu. Mustafa
Kemal'in başarısı, özellikle Hindistan'da yoğun olarak tartışıldı.

Hindistan genel valiliği de yapan Gandi 'nin kayınpederinin sözleri,
Lozan'daki Türk başarısının ezilen uluslara yaptığı etkiyi gösteren en
güzel açıklamalardan biridir: "Biz, ****** büyük devletlere baş
eğdirinceye kadar, bir Doğu ulusunun tutsaklıktan bütünüyle
kurtulabileceğine inanmıyorduk. Bizim amacımız, özerklikle sınırlıydı.
Ne zaman ki ****** Kurtuluş Savaşı'nı başardı, Lozan'da büyük
devletlere boyun eğdirdi, amacımızı bağımsızlığa çevirdik." Lozan
Antlaşması, Norbert von Bischoff 'un belirttiği gibi "Türk silahlarının
kazandığı zaferi, uluslararası hukukun kütüğüne geçirmesidir" . Türkiye
artık Osmanlı İmparatorluğu değildi ve elde edilen başarı Mustafa
Kemal'in dinamizmiyle, yurt ve tarih bilinciyle Türk halkının yurt
savunmasındaki kahramanlığı, özverisi, inancı ve başa çıkılamaz
iradesiyle kazanılmış bir mucizenin adıdır.

Bizlere ve özellikle genç nesillere düşen, bu bilinçle
sorumluluklarımızın ne kadar ağır ama gerçek olduğunu, Lozan'ı
kazandıranlara vicdan ve gönül borcumuzun bulunduğunu asla unutmamaktır.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz